bin dokuz yüz seksen dört
02.07.2020

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört – George Orwell

künye

bin dokuz yüz seksen dört thumbnail
Adı
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Yazar
George Orwell
Türü
Roman
Anlatım Tarzı
Gerçekçi
Anlatım Yönü
Olay betimlemeleri
Orijinal Dil
İngilizce
Orijinal Adı
Nineteen Eighty-Four: A Novel
İlk Basım Yılı
1949
Çevirmen
Celâl ÜSTER
Sayfa Sayısı
352
Kitle Yaş Aralığı
30+
Ort. Okunma Süresi
7 saat
Doğruluk
Yalınlık
Duruluk
Sadelik
Akıcılık
Açıklık
Yoğunluk
Özlülük
Özgünlük
Doğallık
Kalıcılık
Etkileyicilik
Genel Ortalama

George ORWELL, 1903'te Hindistan'ın Bengal eyaletinin Montihari kentinde doğdu. Ailesiyle birlikte İngiltere'ye döndükten sonra, öğrenimini Eton College'de tamamladı. Gerçek adı Eric Arthur olan Orwell, 1922-27 yılları arasında Hindistan İmparatorluk Polisi olarak görev yaptı. Ancak, imparatorluk yönteminin içyüzünü görünce istifa etti. 1950'de yayımladığı Bir Fili Vurmak adlı kitabı, sömürge memurlarının davranışlarını eleştiren makalelerin derlemesidir. İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru yazdığı Hayvan Çiftliği, Stalin rejimine karşı sert bir taşlamadır. Orwell'ın en çok tanınan yapıtlarından Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, bilimkurgu türünün klasik örneklerinden biri olmanın yanı sıra, modern dünyayı protesto eden bir romandır. Burma Günleri ise, Orwell'ın Burma'daki (bugünkü Myanmar) İngiliz sömürgeciliğini dile getirdiği ilk kitabıdır. Orwell, 1950'de Londra'da öldü.

Celal ÜSTER, 1947'de İstanbul'da doğdu. İngiliz Erkek Lisesi, Robert Academy ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenim gördü. İlk çevirileri Yeni Dergi'de yayımlandı. 1983'te George Thomson'ın Tarihöncesi Ege adlı yapıtının çevirisiyle Yazko Çeviri dergisinin Azra Erhat Ödülü'ne değer görüldü. Yaroslav Haşek'ten George Orwell'a, D.H. Lawrance'tan Iris Murdoch'a, Juan Rulfo'dan Jorge Luis Borges'e, Mario Vargas Llosa'dan John Berger'a Paulo Coelho'dan Roald Dahl'a pek çok yazarın yapıtlarını dilimize kazandırdı.

Kitabın Konusu

Orwell, romanı İskoçya'da verem ile boğuşurken 1947-1948 yılları arasında yazmıştır. Zamyatin'in Biz adlı eserinden esinlenen bu roman ilk başta "Avrupa'daki Son Adam" (The Last Man in Europe) ismiyle yazılmıştır. ABD ve Birleşik Krallık'taki yayımcısı (roman bu iki ülkede aynı anda satışa sunulmuştur) pazarlama açısından romanın adını Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'e (Nineteen Eighty-Four) çevirmiştir. Roman ilk kez 8 Haziran 1949'da basılmıştır.

Kitap sosyalizm karşıtı olarak suçlanmıştır, ancak Orwell buna karşı çıkmıştır. 16 Haziran 1949'da yaptığı açıklamada Orwell şöyle konuşmuştur: "Yeni romanımda [Bin Dokuz Yüz Seksen Dört] sosyalizme ya da (bir destekçisi olduğum) Britanya İşçi Partisi'ne bir saldırı kastetmedim, ama merkezileştirilmiş bir ekonominin yol açabileceği ve hâlen komünizm ve faşizmde kısmen gerçekleşmiş olan bozukluklara değindim... Kitabın konusunun Britanya'da geçmesi İngilizce konuşan ırkların doğuştan diğerlerine göre daha üstün olmadığını ve karşı konulmadığı takdirde totalitarizmin herhangi bir yerde zafer kazanabileceğini vurgulamak içindir."

Romanın distopik dünyasında totaliter bir merkezi tek partinin yönetiminde korku, propaganda ve beyin yıkama ile halk ve hayatı manipüle edilmektedir. Roman daha sonra ünlenecek Büyük Birader ve Düşünce Polisi gibi kavramları içermektedir. 20. yüzyılın en etkili romanlarından biri olmasının yanı sıra satış anlamında da çok başarılı olmuştur.

Kitap Eleştirisi

1948 yılında tamamlanan ve 1949 yılında yayınlanan bu roman yazar George Orwell'ın Hindistan görevi sırasında İngiliz hükûmetinin sömürgelerini korumak için ne kadar acımasız ve diktatör olabileceğini anlamasından sonra kaleme alınmış ve günümüze kadar etkilerini sürdürmüştür. Kitap baştan sona Winston Smith'in despot bir yönetimde hayatta kalma çabasını anlatsa da despot yönetimden önce yaşayan insanlarla yaptığı sohbetler ve tuttuğu gizli bir günlük onun özgürlüğe karşı olan özlemini dile getirmektedir. George Orwell, kitap boyunca Winston'ın hayatını ve yaşadığı zorlukları süslü olmayan gerçekçi bir dille okuyucuya sunmaktadır. Kimi yerlerde hikâyelerin uzun tutulması okuyucuyu biraz sıksa da verilmek istenen mesajın açık olması ve ilerleyen sayfalarda Winston'ın başına neler geleceğine dair merak uyandırması kitabın akıcılığını arttırmaktadır. Özellikle kitabın sonlarına doğru Winston'ın yaşayacağı mı yoksa "buharlaşacağı mı" konusu okuyucuyu kitaba bağlamaktadır. Julia ile yaşadığı aşkın anlatımı ise takdire şayandır.

Hayvan Çiftliği kitabı da göz önünde bulundurulduğunda George Orwell 1940'lı yıllarda Sovyet sosyalizminin ne kadar tehlikeli olabileceğini sezmiş ve geleceğe bir uyarı niteliğinde bu iki güzel kitabı yazmıştır. Bu sebeple iki kitabın da komünizme karşı olmasa da komünizmin gerçek yüzünü gösterme amacıyla yazıldığı aşikârdır.

Kitabın 1984 yılında çekilmiş aynı adlı bir filmi de vardır. Ayrıca 2002 yılında çekilen Equilibrium adlı film tamamen Bin Dokuz Yüz Seksen Dört kitabından esinlenerek beyaz perdeye uyarlanmıştır.

Kitabı özellikle belirli bir olgunluk ve bilgi seviyesine erişmiş insanların okuması gerekli.

Şimdiden Keyifli Okumalar!

Roman Kahramanları

Ampleforth (s166) Şair
Aaronson (s66) Devrim'in ilk önderlerinden, daha sonra parti karşıtı olan biri
Büyük Birader (s19) Okyanusya'yı Yöneten Karakter
Charrington (s81) Winston'ın barda tanıştığı yaşlı adam
Emmanuel Goldstein (s23) Okyanusya'da halk düşmanı ilân edilen adam
Goldstein (bkz. Emmanuel Goldstein)
Jones (s66) Devrim'in ilk önderlerinden, daha sonra parti karşıtı olan biri
Julia (s95) Winston'ın sevdiği genç kadın
Katharine (s59) Winston'ın eski karısı
Martin (s127) O'Brien'ın arkadaşı
O'Brien (s23) İç Parti üyesi
Ogilvy (s47) İç Parti'nin önde gelen üyelerinden biri
Parsons (s29) Winston'ın komşusu
Rutherford (s66) Devrim'in ilk önderlerinden, daha sonra parti karşıtı olan biri
Syme (s48) Araştırma Dairesi'nde görevli çalışan
Tillotson (s44) Winston'ın iş arkadaşı
Tom (s30) Bayan Parsons'un kocası
Winston Smith (s18) Romanın Baş Kahramanı otuz dokuz yaşında adam
Wilsher (s90) Winston'ın barda tanıştığı sarı saçlı genç adam
Withers (s46) İç Parti'nin önde gelen üyelerinden biri

Yazınsal Sözcükler ve Deyimler

Ablak: Yayvan ve dolgun
"O'Brein'ın ablak yüzü bile kıpkırmızı olmuştu."

Çıldır Çıldır: Canlı canlı
"Winston, iri gözleriyle, çıldır çıldır bakan, hiç sesi çıkmayan, minicik, enez bir bebek olması dışında kız kardeşiyle ilgili hiçbir şey anımsamıyordu."

Çipil: Ağrılı ve kirpikleri dökülmüş
"Bakanlıkların şu böceksi tiplerden geçilmemesi ne kadar tuhaftı: genç yaşta göbek bağlayan, kısa bacaklı, oradan oraya seğirtip duran, çipil gözlü, ablak suratlı, yerden bitme bir sürü adam."

Enez: Hantal, vurdumduymaz
"Winston, iri gözleriyle, çıldır çıldır bakan, hiç sesi çıkmayan, minicik, enez bir bebek olması dışında kız kardeşiyle ilgili hiçbir şey anımsamıyordu."

Enfiye: Kurutulmuş tütünden yapılan ve burna çekilen keyif verici, aksırtıcı toz, burun otu
"Eğer hâlâ böyle düşünebilenler kaldıysa, karşısındakine enfiye kutusunu sunan bir on sekizinci yüzyıl soylusunu çağrıştırabilecek bir davranıştı bu."

Ezgin: Çok cefa görmüş
"'Ah, yoldaş,' dedi kadın ezgin, ağlak bir sesle."

Handiyse: Neredeyse
"Onu handiyse oturup yazma noktasına getirmişti."

Kadana: Kazancı iyi olan
"Bir kapının ağzında, kadana gibi iki kadın, ıstakoz gibi olmuş kollarını önlüğünün üstünde kavuşturmuş, gevezelik ediyordu."

Kaleydoskop: Bir ucu buzlu camla kapatılan, metal veya mukavvadan bir boru içine yerleştirilmiş aynaların aracılığıyla, boru içine konulmuş renkli küçük cisimlerin ve görüntülerin oluşturduğu çeşitli biçimleri gösteren araç, çiçek dürbünü
"Spor, cinayet haberleri ve astrolojiden başka bir şey içermeyen beş para etmez gazeteler, iç gıcıklayıcı ucuz romanlar, seks sahneleriyle dolu fimler, uyakdüşüren diye bilinen özel bir kaleydoskopta tümüyle mekanik bir biçimde bestelenen hisli şarkılar burada üretiliyordu."

Karaşın: Rengi karaya çalan, esmer
"Tam karşıdaki odacıktan Tillotson adındaki ufak tefek, karaşın bir adam, dikkat kesilmiş, başını kaldırmaya çalışıyordu."

Kesenek: Görevlilerin aylıklarından her ay belli oranda kesilip bir sosyal güvenlik kurumuna yatırılan para
"Aylıkların dörtte bir kadarının gönüllü keseneklere ayrılması gerekiyordu."

Lavman: Anüs yoluyla kalın bağırsağa tanı veya tedavi amacıyla sıvı verme
"Cinsel ilişkinin, lavman yapmaktan farksız, hiç de iç açıcı olmayan sıradan bir işlem olarak görülmesi gerekiyordu."

Maun: Tespih ağacıgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen büyük bir orman ağacı, akaju
"Üstlerindeki çıkarıp fırlattıkları gibi, koskocaman maun karyolaya attılar kendilerini."

Pelte: Nişasta, şeker ve su karışımının pişirilerek soğutulmasıyla yapılan bir tatlı türü
"Pelte gibi sözü, halini çok iyi anlatıyordu."

Pik: Dökme demir
"İçeride, inceden bir ses, pik demir üretimiyle ilgili olduğu anlaşılan birtakım rakamlar okuyordu."

Pirüpak: Tertemiz, lekesiz
"Herkes pirüpak edilir."

Pürmüz: Genellikle metalleri lehimlemede kullanılan, güçlü alev çıkaran, benzin veya gazla çalışan araç
"Ama yine de, duyulan öfke, bir pürmüzün alevi gibi bir nesneden öbürüne yöneltilebilen, soyut, kimseyi hedef almayan bir duyguydu."

Pürtük: Herhangi bir şeyin üzerindeki çıkıntı biçiminde küçük kabarcık
"Banyoya gitti, insanın derisini zımpara kâğıdı gibi kazıyan, o yüzden de bu iş için çok uygun olan pürtüklü koyu kahvrengi sabunla ellerini uzun uzun yıkayarak mürekkebi çıkardı."

Sakarin: Genellikle şeker hastalarının ve diyet yapanların şeker yerine kullandığı, maden kömürü katranından elde edilen, beyaz, tatlandırıcı bir madde
"Önlerindeki bir adam sakarin tabletini alamadığından yakınıyordu."

Tayın: Asker azığı
"Çikolata tayınının gelecek haftadan başlayarak otuz gramdan yirmi grama düşürüleceği açıklaması izledi."

Tirat: Uzun ve tumturaklı konuşma
"Kızıl kumaşla kaplanmış bir kürsüde kalabalığa tirat atıyordu."

comments powered by Disqus