Zeno'nun Bilinci - Italo Svevo
künye
1861’de İtalya’nın Trieste kentinde doğan Aron Ettore Schmitz, yazarlıkta ustalaştıktan sonra İtalo Svevo takma adını kullanmaya başlamıştır. Zeno’nun Bilinci yazarın başyapıtı olarak gösterilmektedir.
1928 senesinde 66 yaşında yaşamını yitirene kadar yazarlık Svevo’nun en büyük tutkusu olmuştur. Alman kökenlerinden dolayı kısa bir süre Almanya’da ticaret okulunda okur ve burada Almanca öğrenir. Almanya’da yaşadığı yıllar boyunca psikolojiye büyük ilgisinden dolayı 1900 yılında Freud’un Düşlerin Yorumu çalışmasını İtalyancaya çevirir.
Babası başarılı bir tüccar olan Svevo, 1923 yılında dönemin ünlü yazarı James Joyce’un da yardımıyla Zeno’nun Bilinci kitabını kendi çabalarıyla yayınlar.
Svevo, kitabın başkahramanı Zeno Cosini olarak kendi hayat öyküsünü, kurgusal olmasına rağmen gerçekçi bir şekilde roman türüne uyarlar ve bizlere yazınsal açıdan değerli bir eser bırakır.
Kitabın son bölümü yazıldığı sırada Trieste'de savaş vardır. Bundan dolayı yazarın insanoğluna bakış açısı kötümserdir. Buna rağmen insanlığa yönelik öngörüsü ileri düzeydedir. Yeryüzündeki en gaddar hayvan olarak nitelediği insanların doğaya vereceği büyük zararı, nüfusun aşırı derecede artacağını ve atom bombasının icat edileceğini 192O'li yıllarda öngörmüştür.
Kitabın Konusu
Zeno’nun psikoloğu Doktor S., Zeno’ya yaşamını kaleme almasını ve yaşam öyküsünü tamamladıktan sonra kendisine vermesini ister. Zeno da dokturunun dediğini yapar. Fakat Doktor S., psikanaliz seanslarını aksatan ve seanslara gelmemeye başlayan Zeno’dan intikam almak için Zeno’nun yaşam öyküsünü yayınlar.
Kuvvetle muhtemel Doktor S., yazarın kendi soyadı olan Svevo’nun baş harfinin kısaltmasıdır. Diğer bir ifade ile Doktor S., Svevo’dan başkası değildir. Doktor S., kitap için kısa bir önsöz hazırlar. Bundan sonraki bölümler Zeno’nun kendi yaşam öyküsüdür. Giriş bölümünde Zeno kısaca kendinden bahseder. Üçüncü bölümde aşırı derecede olan sigara bağımlılığın geçmişini anlatır. Yazar gerçek yaşamında da chain smoker olarak tabir edilen art arda sigara içme alışkanlığına sahiptir. Dördüncü bölümde babasının ölümü üzerine yaşadığı acıyı anlatır. Beşinci bölümde nasıl evlendiğini, altıncı bölümde metresini, yedinci bölümde ticaret yaşamını, sekizinci ve son bölümde ise Doktor S. ile olan psikanaliz seansları ile Trieste’nin işgalini kaleme alır.
Zeno’nun kişiliğini analiz ettiğimizde kendisinin realist, sıradan, kendi hâlinde bir kişi olduğu anlaşılabilir. Gerçekçi olması, dine önem vermemesinden ve ateist olmasından kaynaklanmaktadır. Kitabın kimi yerlerinde karısı ile olan atışmaları buna örnek olarak gösterilebilir.
Ölümü fazlasıyla düşünmekte ve ondan korkmaktadır. Ölüm korkusu Zeno'nun ağzından "Ölümün gizine her gün kafa yorarım, ama benden istediği bilgileri sunacak düzeye gelmemiştim henüz.", "Ben hep ölümü düşünürdüm, bu yüzden de bir tek şeyden ötürü acı çekerdim: öleceğimi bilmekten ötürü.", "İhtiyarlamaktan korkmanın tek nedeni beni ölüme yaklaştırmasıydı." sözleri ile vurgulanır.
Kadınlara oldukça düşkündür. Hatta kadınlara olan düşkünlüğünü “Bir tanesi bile yetmiyordu bana, birçoğu bile yetmiyordu. Hepsini istiyordum!” şeklinde dile getirir. Kadınlar konusunda yaş gözetmez ve yaşamındaki birçok sorunu cinsel tutkuları yüzünden çektiği acılar oluşturmaktadır. Birden çok kadına düşkün olmasına, hatta karısını birçok kez aldatmasına rağmen en çok arzuladığı; fakat bir türlü elde edemediği kadını uzun betimlemelerle anlatır.
Sigara bağımlılığı öylesine yüksektir ki, kendisine zarar verdiğini bildiği için birçok kez sigarayı bırakmayı dener. Bu denemelerini şu şekilde özetler: “Galiba sigara son olunca tadı da bir hoş oluyor. Öteki sigaraların da kendilerine göre bir tatları vardır ama, öylesine lezzetli değiller. Son sigaranın tadı insanın kendisini yendiği duygusundan, yakın bir gelecekte güçlü ve sağlıklı olacağı umudundan kaynaklanır. Öteki sigaraların da kendilerine göre bir önemleri vardır, çünkü onları yakarken özgürlüğümüzü ilan ederiz; güçlü, sağlıklı gelecek yine ufuktadır, birazcık ileriye itilmiştir o kadar.” Sigaranın hayatında büyük bir yeri olan Svevo, geçirdiği trafik kazası sonrası ağır yaralı olmasına rağmen ölmeden önce dokturundan son bir sigara istemiş; fakat bu talebi reddedilmiştir. Bu yüzden Zeno’nun Bilinci denilince akla gelen ilk izlenimler Svevo’nun sigara bağımlılığı ve sigaraya olan düşkünlüğüdür.
Kitabın sonlarına doğru, Zeno’nun ticaret yaşamı anlatılır. Svevo’nun gençliğinde Almanya’da ticaret okulu okumasının, babasının da bir tüccar olmasının kitabın yazılmasına büyük katkısı olmuştur. Çift taraflı kayıt esasına dayanan muhasebenin ilk olarak Orta Çağ’da İtalyanlar tarafından kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. Yedinci bölümünde yazarın kaleminden İtalyanların muhasebeye verdiği önem dikkate değerdir.
Kitap Eleştirisi
Svevo ve Zeno’nun Bilinci, dünya genelinde çok bilinmemesine rağmen hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahiptir. Okuduğum dördüncü baskının sadece bin adet basıldığı göz önünde bulundurulursa ülkemizde de pek bilinen bir yazar değildir İtalo Svevo.
Kitabı belirli bir olgunluk seviyesine gelmiş kişiler için öneriyorum. Kişisel analize yönelik yargısal anlatımdan ve gerçekçi betimlemelerden hoşlanıyorsanız kitabın size göre olduğunu belirtmeliyim.
Anlatılan birçok konu sanki günümüzde yaşanıyormuş hissi veriyor. XX. yy'ın başında yaşanan olayları okuduğunuzu pek hissetmiyorsunuz. Bu da kitabın çağının ötesinde bir eser olduğunu kanıtlar nitelikte.
Roman karakterlerinin birbirleri ile olan ilişkileri saygı üzerine kurulu; saygıdan dolayı konuşmalarda Signora Malfenti, Signor Cosini gibi soyisimler ve önadlar kullanılıyor. Kitapta tek bir küfürün bile olmaması dönemin ilişkilerinde saygının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kimi yerlerde anlatımın ve kişiye yönelik betimlemelerin uzunluğundan dolayı sıksa da Neyyire Gül IŞIK’ın başarılı çevirisi sayesinde yazınsal bir keyif ile okunmasına olanak veriyor Zeno'nun Bilinci.
Roman Kahramanları
Ada: (s83) Giovanni Malfenti’nin kızı
Alberta: (s87) Giovanni Malfenti’nin kızı
Alfino: (s374) Zeno’nun oğlu
Anna: (s87) Giovanni Malfenti’nin en küçük kızı
Antonia: (s285) Zeno’nun kızı
Augusta: (s87) Giovanni Malfenti’nin kızı
Bertini: (s133) Floransa Kenti’ne yerleşip orada ölen profesör
Carla Greco: (s206) Enrico Copler’in Zeno’ya tanıştırdığı bayan
Carlo: (s72) Hasta bakıcı
Carmen: (s319) Zeno’nun işyerinde çalışmaya başlayan genç bayan
Catina: (s23) Zeno’nun babası ile yaşadığı zamanlardaki ihtiyar hizmetçi
Cosini: (bkz. Zeno Cosini)
Dario: (s277) Carla’nın Zeno için kullandığı isim
Copler: (bkz. Enrico Copler)
Doktor Canestrini: (s51) Akıl hastalarını tedavi eden doktor
Doktor Coprosich: (s64) Zeno’nun babası için çağırdığı doktor
Doktor Mali: (s427) Guido’nun doktoru
Doktor Muli: (s35) Zeno’nun sigarayı bırakmasına yardımcı olmaya çalışan doktor
Doktor Paoli: (s250) Zeno’nun doktoru
Doktor S.: (s250) Zeno’nun psikanalizini yapan ve Zeno’nun Bilinci kitabını yayınlayan doktor
Enrico Copler: (s200) Zeno’nun arkadaşı
Francesco Speier: (s226) Guido’nun babası
Giovanna: (s36) Kırk – altmış yaşları arasında Doktor Muli’nin hastanesinde çalışan hastabakıcı
Giovanni Malfenti: (s80) Zeno’nun iş arkadaşı
Giuseppe: (s22) Zeno’nun kendi yaşlarındaki çocukluk arkadaşı
Guido Speier: (s131) Zeno'nun arkadaşı
Lali: (bkz. Vittorio Lali)
Luciano: (s249) Giovanni’nin işyerinde çalıştırdığı çocuk
Maria: (s54) Zeno’nun evinde on beş yıl çalışan ve Zeno evlendikten kısa bir süre sonra ölen hizmetçi kadın
Maria Teyze: Signora Malfenti’nin kız kardeşlerinden biri
Nilini: Zeno’nun liseden arkadaşı ticaret simsarı
Olivi: (s33) Zeno’nun işlerine yardımcı olan, işlerini yöneten adam
Rosina Malfenti: (s114) Giovanni Malfenti’nin ablası
Speier: (bkz. Francesco Speier ve Guido Speier)
Silva: (s48) Zeno’nun babası
Tacich: (s325) Zeno’nun işyerinde çalıştığı genç adam
Teresina: (s467) Zeno’nun villasının yakınlarındaki çiftçinin büyük kızı
Tullio: Zeno’nun liseden arkadaşı
Vittorio Lali: (s279) Carla’nın şan hocası
Zeno Cosini: (s130) Romanın başkahramanı
Yazınsal Sözcükler ve Deyimler
Anaç: Şefkatli, anne gibi davranan
"... garip şeyler yaptığım ya da söylediğim zamanlardaki anaç gülümsemesine yeniden kavuşturmak zorundaydım."
Çuha: Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş
"Gel gelelim yeşil çuha kaplı masanın başında ..."
Çurçur balığı: Lapina familyasından, eti pek sevilmeyen, küçük bir deniz balığı
"Yemlerimiz çurçur balıklarına sebil olmaktan başka işe yaramıyorlardı."
Duralamak: Duraklamak
"... o odanın kapısı önünde saygı ile duraladım."
Eğlenti: Neşeli ve hoşça vakit geçirilen toplantı
"Böyle bir uydurma haberle eğlentinin tadını kaçırmam bağışlanmaz şeymiş."
Frak: Resmî törenlerde giyilen uzun etekli, eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı, siyah erkek ceketi veya takımı
"... frak giymemek için ayak dirediğim zamanlar ..."
Giz: Sır
"Ölümün gizine her gün kafa yorarım, ama benden istediği bilgileri sunacak düzeye gelmemiştim henüz."
Handiyse: Hemen hemen
"Tutukevinden handiyse dışarı atıyorlardı beni."
Kental: Yüz kilogramlık ağırlık ölçüsü birimi
"... ağırlığı bir kentalden fazla çekiyordu."
Kırat: Seviye
"... benim kıratımda bir dost edinmekte çıkar bulabilirdi."
Konsültasyon: Bir hastalığa birkaç hekimin tanı koyması işi
"Tam vedalaşırken o gün konsültasyona çağrıldığı ... aklına geldi."
Koşut: Eşdeğer
"... kemandaki güvenine koşut bir rahatlığı vardı yaşantısında."
Krupiye: Bir kumarhanede veya oyun oynanan bir yerde oyunu yöneten kimse
"... kumar masasında dağılmış paraları toplayan krupiyenin sopasını tutuyormuşum gibi geliyordu."
Mahva sürüklenmek: Yok oluşa doğru gitmek
"Talihim, beni (onun) mahva sürüklenmesinden korudu."
Möble: Mobilya
"O zamanlar moda olduğu gibi möblelerle iki bölüme ayrılmış zarif, geniş salonda ..."
Nefaset: Kıymetli olma durumu
"Malların nefasetini haykırarak dolaşan bir satıcıya benziyordu bence."
Nefrit: Böbrekte görülen iltihap
"Belki de nefriti vardır."
Nekahet: Hastalıktan yeni kurtulmuş zayıf ve hâlsiz olan kimsenin durumu
"... görünümündeki değişikliği doğumdan sonraki nekahetin bir etkisi sandım."
Pantufla: Abadan yapılmış terlik
"Ayağında pantuflaları, titrek adımlarla sofraya yaklaştı, her zamanki yerine oturdu."
Perdahlamak: Sürte sürte temizlemek, cilalamak
"Arka ayakları ile durmadan kanatlarını perdahlamaktaydı."
Perende atmak: Havada çark gibi dönerek takla atmak
"Aralarında mutlak hoşa gitmek için onca perende atması gerekmeyen biri çıkabilirdi."
Peyke: Genellikle eski iş yerlerinde bulunan, duvara bitişik, alçak, tahta sedir
"Bu sırada iliştiğim peykeye dayalı duran koltuk değneği yere kaydı ..."
Potin: Koncu ayak bileğini örtecek kadar uzun olan, bağcıklı veya yan tarafı lastikli ayakkabı
"Serüven isteğim hâlâ capcanlıydı; şu, bir potine, bir eldivene, bir etekliğe, biçimleri örtüp değiştiren her şeye tutulmakla başlayan türden serüvenler."
Sahanlık: Merdivenlerin dönemeç yerlerinde ve bitimlerinde bulunan genişçe bölümlere verilen ad
"Birinci katın sahanlığına varmıştım ki ..."
Saloz: Salak
"... o, beş tane salozun kahkahalarıyla vurgulanan sözleri bana bir aşağılama gibi geldi."
Sebil olmak: Bolluğu sebebiyle değersiz hâle gelmek
"Yemlerimiz çurçur balıklarına sebil olmaktan başka işe yaramıyorlardı."
Şilte: Üstünde oturulan, yatılan, içi yünle, pamukla doldurulmuş döşek
"... yatağın çarşafsız şiltesi üzerinde yatıyordu."