uğultulu tepeler
16.11.2017

Uğultulu Tepeler – Emily Brontë

künye

uğultulu tepeler thumbnail
Adı
Uğultulu Tepeler
Yazar
Emily Brontë
Türü
Roman
Anlatım Tarzı
Gerçekçi
Anlatım Yönü
Olay betimlemeleri
Orijinal Dil
İngilizce
Orijinal Adı
Wuthering Heights
İlk Basım Yılı
1847
Çevirmen
Ertuğrul KOÇ
Sayfa Sayısı
431
Kitle Yaş Aralığı
25+
Ort. Okunma Süresi
7 saat
Doğruluk
Yalınlık
Duruluk
Sadelik
Akıcılık
Açıklık
Yoğunluk
Özlülük
Özgünlük
Doğallık
Kalıcılık
Etkileyicilik
Genel Ortalama

Emily Bronte 1818 yılında İngiltere’de Thornton, Yorkshire'da doğdu. Altı çocuğun beşincisi olan Emily, Charlotte Brontë'nin küçük kız kardeşi idi. 1820'de aile Haworth'a taşındı. Çocukluk yıllarında, annelerinin ölümünün ardından, üç kız kardeş (Charlotte, Emily ve Anne) ve erkek kardeşleri Branwell Brontë hayalî yerler düşlemişlerdir ki bunların isimlerine hikâyelerinde rastlanmaktadır. Emily'nin o dönemde kaleme aldığı çalışmalarından çok azı bugüne ulaşabilmiştir. Emily 1838'de Halifax yakınlarındaki Mis Patchett'in Kızlar Akademisinde (Miss Patchett's Ladies Academy) çalıştı. Daha sonra kardeşi Charlotte ile birlikte Brüksel'deki özel bir okula devam etmiştir.

Emily'nin şiirdeki yeteneğinin ailesi tarafından keşfedilmesiyle, kız kardeşleri Charlotte ve Anne ile birlikte, 1846'da ortak bir şiir kitabı yayımlamışlardır. Eseri, dönemin kadın yazarlara karşı önyargılı tavrından sıyrılabilmek amacıyla, hem erkek hem de kadın ismi olarak kullanılan mahlaslarla basmışlardır. Kullandıkları mahlaslar gerçek isimlerinin baş harfleriyle aynı baş harfe sahipti: Charlotte iςin Currer Bell, Emily icin Ellis Bell ve Anne iςin Acton Bell

1847'de tek ɾomanı olan Uğultulu Tepeleɾ'i yayımlamıştıɾ ki bu ɾoman üç ciltlik biɾ setin ilk iki cildini oluştuɾmaktaydı. Son cilt kız kaɾdeşi Anne taɾafından yazılan Agnes Gɾey isimli ɾomandıɾ. Romanın yenilikςi yaρısı eleştiɾmenleɾi biɾ anlamda şaşıɾtmıştıɾ. Heɾ ne kadaɾ ilk çıktığında hem iyi hem de kötü yoɾumlaɾ alsa da, ɾoman zamanla biɾ İngiliz edebiyatı klasiği haline gelmiştiɾ. 1850'de Chaɾlotte ɾomanı yayına hazıɾlayıp, düzenlemiş ve Emily'nin geɾçek ismiyle, tek başına biɾ eseɾ olaɾak Uğultulu Tepeleɾ ismiyle yayımlamıştıɾ.

Romanın konusu, aşk, şehvet ve intikam temalarına dayanır. Birbirini çok seven Heathcliff ve Catherine’in aşkının bir anda hayal kırıklığına dönmesininin ardından Heathcliff, uzun yıllar sürecek olan bir intikam oyununun peşine düşer.

Kız kaɾdeşleɾi gibi Emily'nin sağlığı da evde ve okuldaki zoɾ şaɾtlaɾ sebebiyle zayıflamış, kötüleşmiştiɾ. Eɾkek kaɾdeşinin Eylül'deki cenazesi sıɾasında soğuk algınlığı kaρmış, ve heɾ tüɾlü tıbbî müdahaleyi ɾeddettikten sonɾa 19 Aɾalık 1848'de tübeɾküloz sebebiyle vefat etmiştiɾ. Hawoɾth, West Yoɾkshiɾe (Batı Yoɾkshiɾe), İngilteɾe'de defnedilmiştiɾ.

Kitabın Konusu

Uğultulu Tepeler adlı evin sahibi Earnshaw, bir gün Liverpool’dan 6 yaşında esmer bir çingene oğlan çocuğu ile döner. Kimsesi olmayan ve adını Heathcliff koyduğu bu çocuğu oğlu Hindley ve kızı Catherine ile birlikte kendi oğlu gibi büyütmeye karar verir. Catherine ile Heathcliff birbirlerini kısa süre içinde sevmeye başlarlar. Babalarının ölümünün ardından, Hindley, Heathcliff’e uşak muamelesi yapmaya ve çok kötü davranmaya başlar. Heathcliff, Catherine’in onun gibi biriyle evlenmesinin küçük düşürücü bir durum olduğunu öğrenir ve Uğultulu Tepeler’den kaçar. Üç yıl boyunca ortalarda görünmeyen Heathcliff, üç yıl sonra zengin bir adam olarak geri döner. Yokluğunda Catherine komşu malikanenin varlıklı sahibi Edgar Linton ile evlenmiştir. Catherine ile Heathcliff karşılaştıklarında aralarında aşk yeniden alevlenir. Catherine, doğum yaptıktan sonra hayatını kaybeder. Heathcliff, intikam alma amacıyla Edgar Linton’ın kız kardeşi Isabella ile evlenir, evliliklerinden bir oğlu olur. Aradan 20 yıl geçtikten sonra oğlunu, Catherine ile Edgar Linton’ın kızıyla zorla evlendirerek intikam almayı sürdürür.

Kitap Eleştirisi

İngiliz edebiyatı gerçekçi roman türünün ilk örneklerinden biri olan Uğultulu Tepeler, ihtiras ve intikam dolu bir aşk romanı okumak isteyenlerin tercih edebileceği nadir eserlerden biri. Roman konusu on dokuzuncu yüzyılı anlatıyor olmasına rağmen sanki günümüzü anlatıyormuş gibi sizi sıkmayacak nitelikte yazılmış.

Anlatım dili oldukça sade olan bu kitap yer yer sıksa da akıcılığın ve yalınlığın vermiş olduğu tatla okuyucuda bir bağlılık hissi oluşturuyor. Kimi yerlerde uzun durum betimlemeleri yapılsa da genel olarak olay betimlemelerinin ağır bastığı bu kitap, İngiliz edebiyatına başlamak isteyenler için ideal.

Kitabın kalitesini artıran bir değer unsur romanın beyaz perdeye de uyarlanmış olması. Kitabı Ertuğrul Koç’un enfes çevirisi ile sıkılmadan okuyabilirsiniz.

Şimdiden keyifli okumalar!

Roman Kahramanları

Catherine Linton: (s25) Hindley Earnshaw’ın kız kardeşi
Cathy: (s44) Catherine Linton’ın kısa adı
Dean: (bkz. Nelly Dean)
Edgar Linton: (s60) Isabella’nın ağabeyi. Catherine’nin sevdiği kişi
Ellen: (s66) Hizmetçi
Frances: (s26) Hindley Earnshaw’un karısı
Hareton Earnshaw: (s18) Tuhaf görünümlü ve davranışlı adam. Catherine Linton’ın yeğeni
Heathcliff: (s5) Uğultulu Tepeler evinin sahibi
Hindley Earnshaw: (s26) Catherine Linton’ın ağabeyi
Isabella Linton: (s28) On bir yaşında kız çocuğu
Joseph: (s6) Thrushcross’un hizmetçisi
Lockwood: (s5) Thrushcross Grange’in kiracısı. Romanın başkarakteri adam
Michael: (s314) Seyis
Nelly Dean: (s41) Hizmetçi
Robert: (s61) Linton’ların hizmetçisi
Zillah: (s21) Tombul hizmetçi kadın

Yazınsal Sözcükler ve Deyimler

Bakraç: Çoğunlukla bakırdan yapılan küçük kova
"Mandıradan da bir bakraç içinde dört-beş litre yeni sağılmış süt getirmişti."

Belagat: İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği
"Bir an için bu hoş belagatin şahsımı hedeflediğini sandım."

Belertmek: Gözünü, akı iyice belirecek bir biçimde açmak
"Benim ona attığım çimdikler de, sanki kimsenin suçu değilmiş de yanlışlıkla kendi canını yakmış gibi sessiz sedasız gözlerini belertip hızlıca solumasına sebep olurdu."

Boca etmek: Birden çevirip boşaltmak, dökmek
"Eline ilk geçen içi sıcak elma sosuyla dolu koca kâseyi tuttuğu gibi karşısında konuşanın suratıyla boynuna boca etti."

Dirgen: Genellikle harmanda sapları yaymaya yarayan demirden, çatallı bir tarım aracı, diren
"O sırada üstünde palto olmayan genç bir adam, sırtında dirgeniyle arkadaki avludan çıkageldi ve beni selamlayıp kendisini takip etmemi istedi."

Gaile: Sıkıntı, dert, keder, üzüntü
"’Hortlaklarla hayaletlerle kendimizi çarptırmadan da yeterince gailemiz var.’"

Hamiyet: Bir insanın kendi yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası
"Bu sahne benden daha mantıklı, ev sahibimden daha hamiyetli biri çıkıp gelmese nasıl nihayete ererdi hiç bilmiyorum."

Haybe: Boş, işe yaramaz, anlamsız iş
"Ne kadar iyi niyetle yapılırsa yapılsın, küfürbaz ve şiddetli insanların konuşmalarını süslemek için kullanma eğiliminde oldukları ünlemlere tek tek harflerle işaret etme alışkanlığının zayıf ve haybeye bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum."

Lepiska: Uzun, sarı ve yumuşak saç
"Oğlanın başından kepini çıkarıp sarı, lepiska buklelerini geriye doğru itti, cılız kollarını, küçücük parmaklarını yokladı."

Müptezel: Saygınlığını yitirmiş
"Yanı başımdakinin ta kendisiydi beni bu müptezelliğin sınırına getiren."

Naçar: Çaresi olmayan, çaresiz
"Ama kendisi naçar haldeydi."

Nobran: Davranışı kaba, sert ve gönül kırıcı olan, nadan
"Üzerine abandığı giriş kapısı da bu sözlerine eşlik edercesine nobran, kıbırdamadan duruyordu."

Serkeş: Kafa tutan, başkaldıran
"Serkeş, kasvetli bir evden kurtulup zengin ve saygın bir eve gideceksin."

Sulusepken: Yağmurla karışık bir biçimde yağan kar
"Sıcak bir nefes sanki sulusepken karla karışmıştı, rüzgârın yerini almıştı."

Tebelleş olmak: Bir kimsenin veya şeyin başına dert olmak, musallat olmak
"Başa tebelleş olmayan misafiri hoş tutmak gerek… Catherine!"

comments powered by Disqus