Sineklerin Tanrısı - William Golding
künye
1911'de İngiltere'nin Güney Batısında bir şehir olan Cornwall'da doğan William Golding, Oxford Üniversitesini bitirdikten sonra oyuncu, öğretim görevlisi, denizci, müzisyen ve okul müdürü gibi sıfatlarla çalıştı. 1934 yılında Şiirler (Poems) adlı ilk kitabını yayınladı. İkinci Dünya Savaşında Kraliyet Donanmasında görev aldı ve savaş boyunca Sineklerin Tanrısı (Lord of The Flies) kitabını yayınlayacak kadar birçok olumsuz olaya tanık oldu. O yıllarda Nazi Almanyasına karşı hayatta kalma mücadelesi veren ve adalarını korumak için çocukları dahi savaşa sokan İngiliz ulusu Golding'in çocuklara bakış açısını ve çocukluğa olan inancını kökten değiştirecekti. Nitekim de öyle oldu ve 1953 yılının Eylül ayında ilk romanı olan Sineklerin Tanrısını yayınlamak için yirmiye yakın yayınevine başvurdu. Başvurduğu tüm yayınevileri tarafından reddedilse de Faber and Faber Yayınevi 17 Eylül 1954 tarihinde William Golding'in büyük ses getirecek ilk romanı olan Sineklerin Tanrısını yayınladı.
Kitap Robert Michael Ballantyne'nin 1857 yılında yayınladığı Mercan Adası (The Coral Island) kitabına bir gönderme niteliğindeydi. Golding göndermenin söylenti olarak kalmaması için Mercan Adası'ndan kendi kitabında da söz etmektedir. Bununla da yetinmemiş Mercan Adasının baş karakterlerinden olan Jack ve Ralph isimlerini Sineklerin Tanrısının baş karakterleri olan iki çocuğa vermiştir.
Sineklerin Tanrısı kitabı aynı isimle 1963 yılında Peter Brook ve 1990 yılında Harry Hook tarafından beyaz perdeye de uyarlanmıştır. Kitabın en büyük başarısı 1983 yılında Nobel Edebiyat Ödülüne değer görülmesidir. Bundan tam on sene sonra 1993 yılında ise Golding hayata gözlerini yummuştur.
Kitabı Minâ Urgan'ın enfes çevirisi ve son sözü ile birlikte keyifle okuyabilirsiniz.
Kitabın Konusu
Kitap sanıldığının aksine İkinci Dünya Savaşından kaçan çocukları değil Üçüncü Dünya Savaşında atom bombalarından korunmak için aileleri tarafından uçakla güvenli bir yere gönderilen çocukları anlatmaktadır. Bu sebeple kitap kurgusal bir niteliktedir ve kurgu türü içinde değerlendirilir.
Yaşları beş ile on üç arasında değişen İngiliz çoçuklarını taşıyan bir yolcu uçağının düşman tarafından vurulmasıyla ya da teknik bir arıza sonucu ıssız bir adaya düşmesini konu edinir. Tüm çocuklar hayattadır. Pilot ve diğer mürettebat ölmüştür.
Çocuklar başta ne yapacaklarını bilemez ve ıssız bir ada mahsur kaldıklarını yaptıkları bir keşif sonucu öğrenirler. Tüm çocukları bir arada tutan ise şeytan minaresi biçimindeki bir deniz kabuğudur. Ralph bu deniz kabuğunu üflemeli bir enstrüman olan borazan gibi kullanır ve tüm çocukları bir araya toplar. Aralarında yaşça en büyük çocuk olması ve güçlü bir yöneticilik özelliği ile çocukların lideri olur. Adada hayatta kalmak ve yardım çağırmak için sürekli toplantı yapar. Organize olmanın ve birlikte yaşamanın önemini bildiği ve karşılaştıkları türlü zorluklarla baş edebilmek için toplantı yapmayı tercih eder. Başına buyruk hareket etmeyi sevmez ve daima herkesin görüşünü dinler; onlara deniz kabuğu ile söz hakkı verir. Bu yönüyle Ralph demokrasinin gücüne inanan iyi bir sivil lideri simgeler. Jack ise Ralph'ten bir yaş küçük, avlanmaya meraklı, demokrasiye inanmayan başına buyruk bir kişiliktir. Başlarda Ralph ve Jack iyi birer arkadaş olmasına rağmen Jack'in iktidarı ele geçirme arzusu ve güçlü av isteği yüzünden araları bozulur.
Jack de bir liderdir. Fakat Ralph gibi iyi bir lider değildir. Koro üyesi çocuklara verdiği askeri emirler onu merhametsiz bir önder kılmaktadır. Ralph ile aralarının bozuk olmasına rağmen başta ona karşı sakıngan bir tavır içindedir. Hatta ikilinin arasında geçen kavgada bile Jack, Ralph'e zarar verme derdinde değil onu kendi buyruğu altına alma savaşındadır. Bu yönüyle Jack saf bir kötülüğü simgelememektedir. Hırslı bir iktidar sevdalısını betimlemektedir.
İlerleyen süreçlerde Jack ilkel dürtülerine hâkim olmaz ve avlanma isteğini bastıramaması yüzünden Ralph'in grubundan ayrılır. Kendine ait bir şiddet krallığı kurar. Çocukların büyük çoğunlu da onunla domuz avlamaya gitmiştir. Domuzcuk, Sam ve Eric'le birlikte dört kişilik bir grubu yönetmeye çalışan Ralph'in ise tek derdi adadaki ateşi sürekli yanar durumda kılmak ve yardım için gelecek gemiler için oluşturacakları işaretin sürekli çalışır olmasını sağlamaktır.
Gün geçtikçe daha da zıvanan çıkan Jack ve grubu, adadaki tek korku unsuru olan Canavar'ı öldüremeyeceğini anlar ve ona adaklar sunmak için avladıkları bir domuzun başını kazığın üzerine oturturlar. Sineklerin bu kesik domuz başına dadanmasıyla kitap ismini de almış olur. Sineklerin Tanrısı adadaki kötülüğün ve şiddetin simgesidir. Antik dönem Filistinlilerin taptığı Ba'al Zəvûv (Beelzebub) adlı tanrıdan başkası değildir. Kimi zaman alegorik bir şekilde Simonla konuşur.
Simon karanlıktan korkmayan hakikati aramak için gece bile adada gezebilen tek çocuktur. Diğer çocukların korkulu rüyası olan Canavar'ın ölmüş bir pilotun ağaçta paraşütü ile birlikte asılı kalmış olduğunu keşfeder. Bunu diğer çocuklara anlatmak için gittiğinde ise Jack ve grubunun av dansı arasında kalır. Fırtına ve karanlık yüzünden Simon'u Canavar sanan çocuklar onu vahşice öldürür. Simon ölmeden önce bile çocuklara hakikatı söylemenin derdindedir. Bu yönüyle Simon adadaki sezgisel yetenekleri olan ve hakikati arayan bir filozofu simgeler.
Domuzcuk adadaki en akıllı kişi olmasına rağmen diğer çocuklardan yoksul bir aileden gelmesiyle ayrılır. Bu sınıf ayrımı onu tek arkadaşı olan Ralph ile yakınlaştıracaktır. Çünkü Ralph demokrasiye bağlı, sınıf ayrımına inanmayan ve tüm insanların birlikte huzur içinde yaşamasını savunan iyi kalpli bir liderdir. Domuzcuk ise aklı temel alan biri olduğu için rasyonel tavırlar sergileyen Ralph ile beraber olmayı tercih eder.
Kitap Ralph ve Jack arasındaki acımasız bir iktidar mücadelesini konu edinir. Yaşca küçük olmalarına rağmen çocukların yalnız olduklarında birer iyilik meleği olarak kalmayacaklarını kendi ilkel dürtüleri ile neler yapabileceklerini anlatır. Kitabın sonlarına doğru bu ilkel dürtüler daha vahim sonuçlara yol açacaktır.
Kitap Eleştirisi
Sineklerin Tanrısını iki kez okumuş biri olarak bu kitabın bir çocuk kitabı olmadığını baştan belirtmekte fayda var. Çocukları pedagojik bir deneye tabi tutan bir bilim insanının anlattığı bir roman gözüyle bakabilirsiniz. Yayınladığı yıl yazın dünyasına büyük bir ses getirmiş ve 1983 yılında Nobel Edebiyat Ödülüne lâyık görülmüştür.
Kitabın akıcılığı oldukça iyi düzeyde. Başladıktan sonra elinizden düşürmek istemeyebilirsiniz. Dört - beş saatte ise tüm kitabı okuyabilirsiniz. Açık, sade ve yalın bir anlatım tercih edilmiş. Minâ Urgan'ın temiz çevirisi ile okuyucuya sürükleyicilik hissi oldukça başarılı bir şekilde verilmiş.
Kitabın son bölümündeki analiz ile kitabın neden bir çocuk romanı olmadığı, aslında neyi anlatmak istediği ve kitabın nasıl Nobel Edebiyat Ödülüne lâyık görüldüğü latife bir şekilde anlatılmış. Bu sebeple kitabın çevirmeni olan Minâ Urgan'ın son sözünü okumanızda fayda var.
Hiçbir zaman sizi sıkmayacak, betimlemelere az yer verilen, yalın ve sürükleyici bir kitap Sineklerin Tanrısı. Yaşamında belirli bir olgunluğa erişmiş herkesin okuması ve kitaplığında bulundurması gereken nadir başyapıtlardan biri.
Roman Kahramanları
Domuzcuk: (s2) Gözlüklü ve şişman çocuk
Ralph: (s3) On üç yaşında sarı saçlı çocuk
Johnny: (s14) Altı yaşında sarı saçlı mavi gözlü gürbüz çocuk
Sam: (s16) Eric'in saman sarısı saçlı tombalak ikizi
Eric: (s16) Sam'in saman sarısı saçlı tombalak ikizi
Jack Merridew: (s17) Kızıl saçlı çilli çocuk
Maurice: (s19) Sürekli sırıtan iri yapılı çocuk
Roger: (s19) Herkesten kaçan içine kapanık esmer renkli çocuk
Bill: (s19) Koro üyesi altı yaşındaki çocuklardan biri
Robert: (s19) Koro üyesi altı yaşındaki çocuklardan biri
Harold: (s19) Koro üyesi altı yaşındaki çocuklardan biri
Henry: (s19) Koro üyesi altı yaşındaki çocuklardan biri
Simon: (s19) Koro üyesi altı yaşındaki çocuklardan sürekli bayılan, sıska, dümdüz sarkan kalın telli kara saçlı çocuk
Percival Wemys Madison: (s66) Fare renkli küçük çocuk
Walter: (s121) Küçük çocuklardan biri
Wifred: (s194) Küçük çocuklardan biri
Stanley: (s196) Küçük çocuklardan biri
Yazınsal Sözcükler ve Deyimler
Cengel: Otlarla ve sık ağaçlarla örtülü geniş Hindistan ormanı, cangıl
"Çok geçmeden cengel ağaçlarının sıkıştığı bir yerdeydi."
Çivit: Eskiden çivit otundan, bugün yapay yollarla elde edilen, mavi renkli, sarılığını gidermek için çamaşırın son suyuna karıştırılan toz boya
"Uçsuz bucaksız suları, enginlerdeki açık denizi, çivit rengi sonsuz olasılıklar bilinmezliğini düşündüler; mercan kayalıklarından gelen uğultuları, fısıltıları dinlediler sessizce."
Gadir: Acımasızlık, merhametsizlik, kıygı
"Midesinin gadrine uğrayan Domuzcuk, kemirdiği kemiği kumsala attı; eğilip biraz daha et aldı."
Kastanyet: Parmaklara takılarak çalınan bir zil türü
"İnsanı baştan çıkaran, deliye döndüren bir kastanyet sesini andırıyordu bu; 'yakında et yiyeceksin, söz veriyorum sana' diyordu bu ses."
Koşut: Paralel
"Bu hurma ağacı gövdesi, kumsala koşut bir durumdaydı."
Tabya: Bir bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen yapı
"Pembe ve belalı bir tek tabyası olan bir kale gibi, yeşil ormanın ötesinde karşılarına dikiliyordu bu kaya."
Tırıs: Atın kısa adımlarla hızlı yürüyüşü
"Ralph ayağa kalktı; tırıs giden bir at gibi koşarak, sağa doğru yöneldi."
Urgan: Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat
"Sürüngen bitkilerin urganlarıyla kaplı deliklerden hangisi biraz daha yüksekse, ona basıyorlardı hep."
Vakar: Ağırbaşlılık
"Ralph ayağa kalktı; korkudan sırtı diken diken olduğu halde, vakarını bozmadan büyük kayaya yürüdü."