Sefiller - Victor Hugo
künye
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarındandır. Şiirleri, oyunları ve romanları ile tanınır. Romantizm akımının Fransa'daki temsilcisidir. Edebiyat alanındaki devasa başarılarının yanında politik hayatta da etkin bir rol üstlendi, bu nedenle sürgün cezasına çarptırıldı, cezasını tamamlamasına rağmen İmparatorluk yıkılana dek Fransa'ya dönmedi. İlk kez 1862 yılında yayımlanan Sefiller yazarın Notre-Dame'ın Kamburu ile "din", Deniz İşçileri ile "doğa" konularını işlediği roman üçlemesinin "toplum"u ele alan, en görkemli ayağıdır. Bu destansı roman Fransız toplumundan yola çıkarak, kozmolojik bir bakış ve eşsiz bir duyarlılıkla insanlığa ulaşır. Fantine'in, Cosette'in, Marius'ün, Saint-Denis Sokağı barikatlarının, Paris'in, Javert'in ve Jean Valjean'ın sefaletten sevgiye, felaketten iyiliğe ve karanlıktan aydınlığa uzanan hikâyeleri Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi'nin 250. kitabında okurlarla buluşuyor.
Volkan Yalçıntoklu (1961): Saint-Joseph lisesinde okudu. 9 Eylül Üniversitesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik bölümünü bitirdi. Uzun yıllar kitapçılık yaptı. Fransızca ve İngilizceden çeviriler yapıyor. Eserlerini çevirdiği yazarlar arasında Jules Verne, Helene DeWitt, Alan Snow, Richard Maltby Jr., Lyman Frank Baum, Charles Perrault yer alıyor.
Kitabın Konusu
[Birinci cildin ilk sayfasındaki İtalyan Yayıncıya Mektup konu başlıklı metnin ilk paragrafını kopyala]Sefiller, her biri bir roman büyüklüğünde beş kitaptan oluşuyor; romanda her şey var. Romanın esasını, Jean Valjean'ın hayatı teşkil ediyor, Marius ve Cosette arasındaki aşk da bu hayatı süslüyor. Hikâyenin büyük bir kısmı gerçek olaylara dayanıyor. Sefiller, tezi olan bir roman; adaletsizliğe karşı bir hücum. Hugo, insanları, küçük suçlar için küreğe mahkûm eden, suçluyu ıslah etmekten ziyade cezalandırmak üzerinde duran, hafifletici sebepler üzerinde durmayan, göz hapsi altında tahliyeye imkân vermeyen barbarca bir hukuk ve ceza sistemini eleştiriyor. Bu halleri yaratan ve katlanan toplumu suçluyor. Hugo'nun, Fransa tarihinde çok önemli yeri olan İmparatorluk, Bourbon restorasyonu ve Temmuz hanedanlığı hakkındaki sözleri okunmaya değer ve ibret verici. Aslında Marius'un siyasî düşünceleri, tıpkı Hugo'nun geçtiği safhalardan geçiyor; ilkin kralcı, ardından Bonapartçı ve nihayet cumhuriyetçidir. Hugo, Fransız Millet Meclisi'nde bulunmuş olmakla, pratik politika hakkında bildiklerini anlatıyor.
Maamafih, halkı imparatorluğun fanatik destekleyicileri haline getiren veya onları, ölmeleri için barikatlara gönderen siyasî hareketin mistisizmi hakkında şevk ve heyecan duyuyor. Sefiller, hepsinin üstünde, kutsallık üzerine ahlâkî ve dinî bir incelemedir ki, bu da bir romancı için belki en zor tezlerden biridir. Piskopos Myriel, aziz mertebesinde bir adam ve onun Valjean üzerindeki ahlâkî nüfuzu onun iyi bir insan olması yolunda kesin bir rol oynuyor. Valjean'a gelince; bir cömertlik ve fedakârca sevgi modeli. Böylece, o da diğerlerine tesir ediyor, onların doğru yola girmelerine imkân hazırlıyor. Bu suretle anlatılan ahlâkî ders, dinî kalıplardan çıkarılıyor; son derece kötü bir insan bile, affedilmekle, kendisine sevgi ile muamele edilmekle, doğru yola girebilir. Bu sosyal, siyasî ve ahlakî tezlere ilâve olarak Hugo, hikâye ile organik bir bağlantısı olmayan muazzam miktarda çeşitli bilgi ve yorumu da önümüze koyuyor. Böylece, argonun tarihi, rahibe ma-nastırlarında hayat, Paris'in lâğımları ve Waterloo savaşı hakkında âdeta bağımsız makaleler okuruz. Bunların bazıları göz kamaştırıcıdır. Waterloo'da olup bitenler şaheserce anlatılıyor. Nihayet Hugo'nun, Paris'in eski mahalleleri hakkındaki notlarını da zikretmeliyiz.
O bunları yazdığı sırada, bu mahalleler yıkılıyor, yeni ve geniş yollar yapılıyordu. Hugo'nun bu yazıları, hızla kaybolmakta olan sokak ve binalar için duyduğu derin nostaljiyi (hasreti) yansıtıyor. Pek az yazar, şehri, hayat, metabolizma ve ölüm işlemleriyle yaşayan bir organizma halinde görebilecek kadar böyle-sine derin hislere sahipti. Sefiller, hiç şüphe edilemez, bir şaheser. Onun yaygın, konudan konuya atlayan yapısını bir kusur olarak kabul etsek dahi, romanın plânı, modern bir zevkin kolaylıkla kabul edemeyeceği ölçüde melodram ve tesadüflere dayanıyor; üslûp gösterişli, fazla düşünmeksizin ortaya sürülen anti-tezlere dayalı, ton gösterişli, iddialı ve mübalâğalı. Herşeye rağmen Valjean ve onun piskoposu, edebî ölümsüzlüğe eriştiler ki, Sefiller'i okuyanlar onları unutamaz.
Kitap Eleştirisi
1633 sayfa gibi oldukça hacimli bir kitap Sefiller. 19. yy Fransası detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Roman, adaletsizlik, yoksulluk, sefalet ve insanlık durumunun derinlemesine bir eleştirisi olarak görülür. Başkahramanını Jean Valjean'dır. Ağaç budayarak geçimini sağladığı köylü hayatında ailesi için bir somun ekmek çalması sonrası kürek mahkumu olur ve kaçma teşebbüsleri sonucu mahkum hayatı uzadıkça uzar. Sonunda tahliye olur fakat asıl amacı geçmiş yaşamından kurtulup kendine düzenli bir hayat kurmaktır.
İki cilt boyunca Jean Valjean'ın hayatı detaylı anlatılır fakat yazarımız Victor Hugo'nun da kitapta birçok kişisel yorumu vardır. Gerek Fransa'nın kısa tarihini uzun uzadıya özetlemesi gerekse Napeléon'un son savaşı olan Waterloo'yu Cosette'nin I. ve II. bölümlerinde tüm detayına kadar anlatması tarihseverler için de ilgi çekici olacaktır.
Kitap boyunca süslü ve uzun anlatımlardan, betimlemelerden uzak durulmuş. İlk cildi tamamlaması biraz uzun sürebilir. Çünkü bu kısımda roman karakterlerinin tahlili detaylı tutulmuş, ikinci cildin daha çok olay ağırlıklı geçmesine özen gösterilmiştir. İkinci ciltte konuşmalar daha fazladır. Kitabın bir de orijinal adı kullanılarak çekilmiş Les Misérables adında 2012 yapımı filmi vardır. Müzikal filmler seviyorsanız izlemeniz gereken filmlerden biri. Yalnız sadece filmi izlerseniz kitabın başındaki önemli karakterimiz olan Mösyö Myriel'in hayatına dair tek bir sahne bulamayacaksınız. Bunu da göz önünde bulundurmakta fayda var.
Sefiller, yalnızca tarihsel bir dönemi değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerini de araştıran, zamanı aşan bir başyapıttır. Roman, adaletsizliğe, yoksulluğa ve insan onuruna dair evrensel soruları ele alırken, umut ve iyimserliğin gücünü de hatırlatır. Hugo'nun detaylı karakter analizi, zengin tematik yapısı ve toplumsal eleştirisi, Sefiller''in edebiyat tarihindeki önemini pekiştirir. Eser, her dönemde okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken zengin içerik ve derinlik sunar.
Kitap üzerine daha çok yazılır fakat bir ay gibi uzun bir zaman diliminde bitirebileceğiniz edebiyatın altın çağına ait en önemli eserlerden biri Sefiller. Cenap KARAKAYA'nın eşsiz çevirisi ile okuyabilirsiniz.
Şimdiden Keyifli Okumalar
Sefiller Romanının Karakterleri
Azelma Thénardier'ların kızı
Baptistine (bkz. Matmazel Baptistine)
Basque Mösyö Gillenormand'ın elli beş yaşındaki uşağı
Blachevelle Parisli dört gençten biri. Montauban'lı. Favourite'yi seviyor.
Bossuet (bkz. Laigle de Meaux)
Bougon (bkz. Mam Bougon)
Brevet Eski kürek mahkumu
Catherine Jean Valjean'ın hoşlandığı kadın
Chabouillet (bkz. Mösyö Chabouillet)
Champmathieu Baba Sefil adam
Charles-François-Bienvenu Myriel (bkz. Mösyö Myriel)
Chenildieu Eski kürek mahkumu
Clermont-Tonnerre (bkz. Mösyö de Clermont-Tonnerre)
Cochepaille Eski kürek mahkumu
Combeferre Tıp öğrencisi
Corbeau 1770 yıllarında Paris'teki dava vekili
Cosette Fantine'nin üç yaşındaki kızı
Cottret (bkz. Monsenyör Cottret)
Courfeyrac (bkz. Tholomyés)
Cravatte Gaspard Bes çetesinin yardakçısı
Dahlia Listolier'in sevdiği kız
Enjolras Yirmi iki yaşındaki zengin bir ailenin tek çocuğu, ABC Dostları'nın lideri
Éponine Thénardier'ların kızı
Euphrasie (bkz. Cosette)
Fabantou Tiyatro oyuncusu
Fameuil Parisli dört gençten biri. Limoges'lu
Fantine Tholomyés'in sevdiği sarışın kız
Fauchelevent Baba Yaşlı adam
Favourite Blachevelle'nin sevdiği kız
Félix Tholomyés (bkz. Tholomyés)
Ferrette Kralın resmî yargıcı
Feuilly Öksüz ve yetim, yelpaze imalathanesinde çalışan işçi
G. Digne yakınlarındaki kırlık arazide tek başına yaşayan, seksen altı yaşındaki eski Konvansiyon Meclisi üyesi adam
Gavroche Thénardier'ların ortanca oğlu
Géborand (bkz. Mösyö Géborand)
Genflot Şair
Georges Pontmercy (bkz. Pontmercy)
Gillenormand (bkz. Mösyö Gillenormand, Matmazel Gillenormand)
Gorbeau (bkz. Corbeau)
Grantaire Devrimci öğrenci
Gréve (bkz. Montparnasse Gréve)
Halma Rahip
Isabeau (bkz. Maubert Isabeau)
Jacquin Labarre Hancı
Javert Müfettiş polis, asayiş memuru
Jean Mathieu (bkz. Jean Valjean)
Jean Prouvaire Orta Çağ'a ilgisi olan, İtalyanca, latince, Yunanca ve İbranice üzerinde bilgisi olan romantik genç
Jean Valjean Kırk altı - kırk sekiz yaşlarındaki kürek mahkumu adam
Jean Vlajean Jean Valjean'ın babası
Jeanne Ana Jean Valjean'ın ablası
Jeanne Mathieu Jean Valjean'ın annesi
Jehan (bkz. Jean Prouvaire)
Jondretteler (bkz. Thénardier)
Josephine (bkz. Zéphine)
Küçük-Gervais Jean Valjean'in karşılaştığı çocuk
L'Aigle (bkz. Laigle de Meaux)
Laffitte (bkz. Mösyö Laffitte)
Laigle de Meaux Yirmi beş yaşındaki dazlak genç
Leblanc (bkz. Jean Valjean)
Letourneur Kralın vaizi rahip
Listolier Parisli dört gençten biri. Cahors'lu
Louis-Philippe Kral
Luzerne (bkz. Mösyö de la Luzerne)
Mabeus (bkz. Mösyö Mabeus)
Madam de T. (bkz. Madam la Barones de T.)
Madam T. (bkz. Madam la Barones de T.)
Madam la Barones de T. Kocası Fransa'nın Berlin elçiliğini yapmış saygın kadın
Madam Magloire Matmazel Baptistine'in hizmetçisi
Madam Victurnien Elli altı yaşındaki kadın
Madeleine Baba Elli yaşlarında fabrikatör mucit adam. Jean Valjean'ın sahte adı
Magloire (bkz. Madam Magloire)
Mam Bougon Gorbeau evinin hizmetçisi (Mam, madam'ın kısaltmasıdır)
Marie-Claude Çiftçi kadın
Marius Pontmercy'nin oğlu
Marius Pontmercy (bkz. Marius)
Matmazel Baptistine Mösyö Myriel'in on yaş küçük kız kardeşi
Matmazel Gillenormand Mösyö Gillenormand'ın büyük kızı
Matmazel Vaubois Matmazel Gillenormand'ın kilise dostu
Maubert Isabeau Ekmekçi
Monsenyör Bienvenu Mösyö Myriel'e köylülerin taktığı lakap. Hoş geldiniz anlamına gelmektedir.
Monsenyör Cottret Piskopos
Montparnasse Gréve Çete üyesi adam
Mösyö Baloup Araba tamircisi usta
Mösyö Chabouillet Emniyet müdürü sekreteri
Mösyö de Clermont-Tonnerre Kardinal, başpiskopos
Mösyö de Conzie 1782'de piskopos olan adam
Mösyö de la Luzerne Kardinal, yazar
Mösyö de Roquelaure Senlis piskoposu
Mösyö Fabantou (bkz. Thénardier)
Mösyö Géborand İşten güçten ayağını çekmiş tüccar
Mösyö Gillenormand Doksan yaşını aşmış burjuva
Mösyö Laffitte Banker
Mösyö Leblanc (bkz. Jean Valjean)
Mösyö Mabeus Pontmercy'nin arkadaşı yaşlı kilise idare amiri
Mösyö Madeleine (bkz. Madeleine Baba)
Mösyö Myriel 1815'te yetmiş beş yaşına giren Digne Köyü piskoposu
Mösyö Piskopos (bkz. Mösyö Myriel)
Mösyö Scaufflaire (bkz. Scaufflaire Usta)
Myriel (bkz. Mösyö Myriel)
Nicolette Mösyö Gillenormand'ın kadın uşağı
Olympie (bkz. Nicolette)
Paulin Muosebois Çilingir
Perpétue Hemşire Rahibe
Ponine (bkz. Éponine)
Pontmercy Subay, Loirelı haydut, albay
R (bkz. Grantaires)
R. Markizi Jean Valjean ile karşılaşan kadın
Roquelaure (bkz. Mösyö de Roquelaure)
Scaufflaire Usta Körüklü araba ve at kiralayan adam
Simplice Hemşire Hemşire
Tarla Kuşu Cosette'nin lakabı
Thénardier Lokanta işleten karı koca
Théodule Matmazel Gillenormand'ın yeğeni, mızraklı süvari subayı, teğmen
Tholomyés Parisli dört gençten biri. Otuz yaşında, Toulouse'lı
Vaubois (bkz. Matmazel Vaubois)
Victurnien (bkz. Madam Victurnien)
Zelma (bkz. Azelma)
Zéphine Fameuil'in sevdiği kız
Yazınsal Sözcükler ve Deyimler
Amiyane: Basit, sıradan
"En derin anlamlı şeyleri en amiyane ifadeler içinde söylemeyi biliyordu."
Bakraç: Çoğunlukla bakırdan yapılan küçük kova
"Valjean ailesinin karınları daima aç olan çocukları bazen Marie-Claude'a gidip anaları adına ondan bir bakraç süt alırlar, sonra bunu bir çitin arkasında ya da bir sokak köşesinde, bakracı birbirlerinin elinden kapmaya çalışarak içerlerdi."
Belagat: İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği
"Belagati oldukça yerindeydi."
Cibinlik: Sivrisinekten ve başka böceklerden korunmak için yatağın üstüne ve yanlarına gerilen çadır biçiminde tül
"Bahçeye açılan bir kapı-pencerenin tam karşısında karyola; yeşil şayaktan cibinliği olan demirden bir hastane karyolası."
Çuha: Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş
"Kaba yünlü kumaş, şayak, çuha ve bir çeşiit fes imal ederek iki milyon kazanmıştı."
Forsa: Gemilerde kürek çeken tutsak veya hükümlü kimse
"Ben bir kürek mahkûmuyum. Bir forsa. Kürekten geliyorum."
Gomalak: Asya kökenli bir ağaçtan elde edilen, mobilya cilası ve zamk yapımında kullanılan, alkolde eriyen bir tür reçine
"1815 yılının sonlarına doğru bir adam, meçhul bir kişi şehre gelip yerleşmiş ve söz konusu imalatta reçinenin yerine gomalak ve özellikle de bileziklerde, iki ucu kaynaklanmış sac halka yerine iki ucu sadece birbirine yaklaştırılmış sac halka kullanmak fikrini ortaya atmıştı."
Heyula gibi: pek iri, iri yarı
"Eksik bir yaratılışın ve ezilmiş bir zekânın hastalıklı algılamasıyla üzerinde heyula gibi bir şeyin ağırlığını belli belirsiz duyuyordu."
Hırpani: Perişan, derbeder olan
"Bir köyden geçerken hırpani kılıklı çocuklar neşeyle peşinden koşar, çevresini bir sinek bulutu gibi sarardı."
İğdiş: Erkeklik bezleri çıkarılarak veya burularak erkeklik görevi yapamayacak duruma getirilmiş (hayvan ve özellikle at)
"Büyük tarafsızlar cinsine mensup varlıklardır bunlar; iğdiş, tufeyli, değersiz, biraz toprak sahibi, biraz budala, biraz akıllı kişilerdir."
İspit: Jant
"Derin tekerlek izlerinden ibaret yollar tekerlekleri, tekerlek ispitlerini, tekerlek göbeklerini, dingili ve araba okunu ince bir çamur tabakasıyla, katedralleri süslemekte kullanılana benzer sarımtırak çirkin bir badanayla kaplamıştı."
Kakma: Ağaç üzerinde veya diğer ahşap malzemede, mobilyada, belirlenmiş desen ve çizimlere göre oyulmuş yuvalara gümüş, sedef vb. süs maddeleri kakılıp oturtularak yapılan iş
"Şöminenin içinde demirden bir çift kütük desteği ve desteklerin dış uçlarını süsleyen kordonlu ve yivli ve yivlerinin iç vaktiyle gümüş kakmalı olan birer vazo."
Kanton: İsviçre Konfederasyonu'nu oluşturan devletlerden her biri
"Birbirlerini mahkemeye vermeye meraklı çiftçilerin pullu kâğıtlar arasında iflas edip gittikleri kantonlarda şöyle derdi:"
Kerte: (bkz. Son Kerte)
Maltız: Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan, içinde ızgarası bulunan, ayaklı ve taşınır ocak
"Bütün maltızlar yanıyor, ocakta büyük bir ateş neşeyle alev saçıyordu."
Maraz: Hastalık
"Bedenî maraz, manevi marazı tamamlamıştı."
Marki: Bazı Batı devletlerinde kont ile dük arasındaki bir soyluluk ünvanı
"İhtiyar, zengin ve cimri Champtercier Markisi de oradaydı."
Maun: Tespih ağacıgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen büyük bir orman ağacı, akaju
"Matmazel Baptistine'nin gözü, dallı çiçekli sarı Utrecht kadifesi kaplı, kuğu boynu tarzında ve kanepesi de olan maundan bir salon takımı satın almaktaydı."
Monsenyör: Hristiyanlıkta yüksek aşamalı din adamlarına verilen ünvan
"Elden ne gelir ki Monsenyör? dedi müdür."
Muslin: Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir kumaş türü
"Elbisesine gelince, neşeden, çılgınlıktan, müzikten yapılmışa benzeyen, şevk ve taşkınlık dolu, leylak kokulu o muslinden ve kurdelelerden ibaret olan elbise, güneş ışığında elmas gibi ışıldayan, parlak, güzel kırağı taneleri gibi kaybolup gitmişti, kırağının eriyip dalları simsiyah bırakması gibi."
Nalça: Ayakkabıların altına çakılan demir
"... çorapsız ayaklarındaysa altı demir nalçalı pabuçlar vardı."
Nekahet: Hastalıktan yeni kurtulmuş zayıf ve hâlsiz olan kimsenin durumu
"Üstelik bahçe nekahet dönemindeki hastaların güneşli havalarda topluca oturamayacakları kadar küçük."
Nüktedan: Nükteci, İnce anlamlı, düşündürücü, hoş sözler söyleyen (kimse); nekre.
"Nüktedandı ve belki ancak Pigault-Lebrun'un bir yetiştirmesi olduğu halde, kendisini Epiküros'un talebesi sanacak kadar okumuştu."
Partal: Çok kullanılmaktan yıpranmış
"Çantasını kalkan gibi kullanarak ve üstündeki partalların yırtıklarını daha da büyütmek pahasına kulübeden dışarı çıktı."
Payandalamak: Çökmek, yıkılmak, devrilmek üzere olan bir yeri veya şeyi payandalarla sağlamlaştırmak
"Devletin büyüklerinden biriydim, hazinenin mahzenleri parayla öylesine tıklım tıklım doluydu ki, altın ve gümüşlerin ağırlığı altında neredeyse çatlayacak olan duvarları payandalamak gerekmişti."
Pejmürde: Eski püskü, yırtık; perişan, dağınık
"Ter, sıcak, yaya yolculuk ve toz bu pejmürde kılığa bir çeşit iğrençlik katıyordu."
Rakkas: Sarkaç
"Güzel rakkaslı saaatler!"
Reverans: Selam veya teşekkür için eğilerek veya dizleri kırarak yapılan hareket
"Mösyö Madeleine de, yaşlı hanımların artan reveranslarından, gençlerin de artan gülümsemelerinden fark etmişti bu terfiyi."
Sağmal: Süt veren, sağılan; sağımlı, sütlü
"Bizim cılız Tarla Kuşu bir sağmal inek olacak, tahmin ediyorum."
Sığırtmaç: Büyükbaş hayvan güden kimse; sığır çobanı, sığırcı, nahırcı
"Sonra da orakçı, ırgat, sığırtmaç, hamal olarak çalışırdı."
Sitayiş: Övme
"Boucherat Sokağı, Normandie Sokağı ve Saintonge Sokağı, bu sokakların eski sakinlerinden bazıları Mösyö Gillenormand adında bir adamcağızı hâlâ hatırlar ve ondan sitayişle bahsederler."
Son Kerte: Son derece
"İnsanoğlu bu teni gözaltında tutmalı, zapturapta almalı, bastırmalı ve ancak son kerteye kadar dayandıktan sonra ona uymalıdır."
Şayak: Kaba dokunmuş, dayanıklı bir çeşit yün kumaş
"Kaba yünlü kumaş, şayak, çuha ve bir çeşiit fes imal ederek iki milyon kazanmıştı."
Taallukat: Hısımlar, yakınlar
"Mektupta upuzun bir sayfa boyunca ölünün unvanları ve ayrıca bütün akraba ve taallukatının derebeylik ve asalet sıfatları bir bir sayılıp dökülüyordu."
Takibat: Kovuşturma
"Bundan sonra da kovuldum, izlendim, takibata uğratıldım, eziyet gördüm, karalandım."
Tufeyli: Asalak; salaş, virane, yıkık olan
"Büyük tarafsızlar cinsine mensup varlıklardır bunlar; iğdiş, tufeyli, değersiz, biraz toprak sahibi, biraz budala, biraz akıllı kişilerdir."
Vakar: Ağırbaşlılık
"Gölgeli bir vakar yüzüne damgasını vurmuştu."
Vecd: Kendinden geçme
"Ölmekte olan adam bu son sözleri yüksek bir sesle ve vecd titreyişleri içinde, bir şey görürmüş gibi söylemişti."
Zapturapt: Disiplin
"İnsanoğlu bu teni gözaltında tutmalı, zapturapta almalı, bastırmalı ve ancak son kerteye kadar dayandıktan sonra ona uymalıdır."