martin eden
06.03.2022

Martin Eden - Jack London

künye

martin eden thumbnail
Adı
Martin Eden
Yazar
Jack London
Türü
Roman
Anlatım Tarzı
Gerçekçi
Anlatım Yönü
Durum betimlemeleri
Orijinal Dil
İngilizce
Orijinal Adı
Martin Eden
İlk Basım Yılı
1909
Çevirmen
Levent CİNEMRE
Sayfa Sayısı
517
Kitle Yaş Aralığı
25+
Ort. Okunma Süresi
15 saat
Doğruluk
Yalınlık
Duruluk
Sadelik
Akıcılık
Açıklık
Yoğunluk
Özlülük
Özgünlük
Doğallık
Kalıcılık
Etkileyicilik
Genel Ortalama

Amerika’nın ikonik romancısı, kısa hikaye yazarı ve aktivist Jack London; en çok 1903 yılında yayımlanan “Vahşetin Çağrısı” ve 1906 tarihli “Beyaz Diş” adlı eserleriyle tanınmaktadır.

Jack London, 12 Ocak 1876’da California eyaletinin San Francisco şehrinde dünyaya geldi. Jack London’ın annesi Flora Wellman’ın ve babası William Henry Chaney’nin evli olup olmadıkları kesin olarak bilinmemektedir. Chaney, Flora’yı terk ettiğinde Flora, John London’la evlendi ve Jack, onun soyadını aldı. Flora’nın ikinci evliliği Jack’e iki üvey kız kardeş getirdi. Kız kardeşlerinin adı Eliza ve Ida’ydı. Aile, Jack London’ın mezun olduğu ilkokulun bulunduğu Oakland’e yerleşene kadar birkaç kez taşındılar. Düşük gelirli bir işçi sınıfı ailesine mensup olan Jack London, ailesinin gelirine katkıda bulunmak için 10 yaşındayken “gazeteci çocukluk” yapmak zorunda kaldı.

Zor bir çevrede yaşam sürmesine ve her gün yaşama tutunmak için savaş vermesine rağmen Jack, asla yılmadı ve geleceği için ümitli bir çocuk olarak yaşamaya devam etti. Okumaya ve yazmaya oldukça düşkündü. Oakland’de bir kütüphaneyi keşfettikten sonra edebiyat dünyasının içinde kaybolmaya başladı. Bu sıralarda Jack London kâh konserve fabrikasında, kâh hint keneviri değirmeninde çalıştı. Pencere silmekten, bekçiliğe kadar çeşitli işlerde geçimini sağlamaya çalıştı. Bu sırada denize açılmayı da öğrenmekten geri kalmayan Jack London, borç parayla ucuz bir şalopa satın aldı ve körfezde istiridye avladı. Ne yazık ki işler iyi gitmedi ve Jack London, yeni geçim kapısı olan küçük yelkenli şalopayı çaldırdı ve dilencilik yapmaya başladı. Jack London’ın bu sıkıntılı günleri, yazarın toplumsal sınıf sistemine ve insan davranışına karşı görüşlerinin oluşmasına neden oldu.

Daha iyi bir hayat yaşama arzusuyla California’ya döndü ve Berkeley’deki California Üniversitesi’ne girdi. Ne yazık ki ekonomik problemler nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı. Jack London, eğitim yıllarını çalışarak geçiriyordu ve bu arada uzun bir süre yazmayla meşgul olmuştu. 1893 yılında kaleme aldığı Typhoon Off the Coast of Japan (Japonya Kıyısını Vuran Tayfun) adlı öyküyü Sibirya ve Japonya sahillerine açıldığı şalopasında yazmıştı. Bunun ardından Jack London, yazmayı daha ciddiye aldı ve yazar olarak başarılı bir kariyere başlamış oldu. 1896 yılında Sosyalist İşçi Partisi’ne katılan Jack London’ın sosyalist görüşleri 1908 yılında yayımlanan ünlü Demir Ökçe romanında rahatlıkla görülebilir.

Jack London, 1897 yılında Altına Hücum Dönemi’nde Londra’yı terk edip Klondike’ye gitti; fakat orada altın bulamayıp bu da yetmezmiş gibi hastalandı. Zorlu bir kış mevsiminin ardından London, Ateş Yakmak adlı öyküsünü kaleme aldı. Yazıları önemli aylık dergiler olan The Overland’de ve The Atlantic’te yayımlandı. Altına Hücum olayında yaşadığı deneyimleri anlatığı kitaplarla güzel gelir elde etti. Oldukça zorlu bir hayat geçiren Jack London, yazarlıkla gelir elde eden ender yazarlardandı. Günümüzde Jack London Devlet Tarihi Parkı olarak anılan çiftliğinde 22 Kasım 1916’da hayata gözlerini yumana dek düzinelerce öykü ve kitap yazdı.

Kitabın Konusu

Jack London'ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, 20. yüzyıl başında sosyal ve ideolojik meseleler ağırlıklı içeriğiyle Amerikan edebiyatında büyük ölçüde kabul görmüştür. London farklı sınıflar arasındaki zihniyet ve değer farklarını gözlerimizin önüne sererken, statü ve servetin Amerikan toplumundaki hayati önemine işaret eder. Romanın ana temalarından biri, başarı ve refah yolunun sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkese açık olduğu şeklinde özetlenebilecek Amerikan Rüyası'dır. Ya da bu idealin yarattığı muazzam hayal kırıklığı…

London, romanı bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini işleyen Künstlerroman geleneğinde yazmıştır. Martin'in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşüm mücadelesini anlatır. Kahramanı hedefine ulaştığında ise motivasyonunu ve heyecanını çoktan yitirmiş, trajik bir sona doğru sürüklenmektedir artık…

Kitap Eleştirisi

Amerikan Edebiyatına ilginiz varsa başlangıç için tavsiye ettiğim eserlerden biridir Martin Eden. Daha önce Salinger'in Çavdar Tarlasında Çocuklar eserini okumuştum; fakat bu eser başlangıç için daha uygun.

Kitapta Martin Eden'in hayatı anlatılsa da aslında Jack London'ın hayatına tanık oluruz. Martin yoksul bir gençtir. Buna rağmen kendisini, özellikle dilini ve dilbilgisini geliştirir. Hayatındaki en büyük amacı yazar olmaktır. Bunu başarır da. Fakat yazarlık ona mutluluk getirmez. Tüm yaşamı boyunca burjuvazi ile olan gelgit dolu ilişkisi onu sosyalist bir adam yapar. Başlarda yazarlıkta çok para kazanamasa da inatla yazmaya devam eder. Nişanlısı Ruth Morse bile onu yazarlıktan uzaklaştırmaya çalışır. Fakat Martin sonunda başarır. Ünlü bir yazar olur.

Kitap 1909'da basılmasına rağmen aslında oldukça entelektüel bir eser. İçeriğinde birçok yazar, filozof ve düşünürün eserlerine değinilir. Çevirmen Levent CİNEMRE bunu fark etmiş olacak ki kitabın sonunda dipnotları uzun uzun açıklamıştır. Herbert Spencer en sevdiği filozoftur Martin Eden'in. Kitap boyunca hayranlığını sıklıkla dile getirir. Nietzsche'den de söz eder. Bu sayede Martin'in hem bireyselci hem de nihilist olduğunu anlarız.

Kitap çok akıcı değil fakat belirli bir kültür birikimi edinildikten sonra okunmalı. Özellikle Herbert Spencer ve Nietzsche hakkında ön bilgiye sahip olunmadan kitaba başlanmamalı. Dili sade ve yalın. Olay betimlemelerine neredeyse hiç girilmemiş. Üslupta durum betimlemeleri tercih edilmiş. Bu sebeple durum romanlarını çok sevmiyorsanız okurken biraz sıkılabilirsiniz. Buna rağmen Amerikan Edebiyatını tanımak isteyenler için kesinlikle önereceğim kitaplar arasında Martin Eden.

Kitabın 2019 yapımı filmi de bulunmakta. Martin Eden adlı filmi Stremio'dan izleyebilirsiniz.

Kitabı Levent CİNEMRE'nin eşsiz çevirisi ile okuyabilirsiniz.

Şimdiden keyifli okumalar!

Martin Eden Romanının Karakterleri

Alice (s36) Gertrude'nin arkadaşı
Andy (s362) Satranç oyuncusu
Arthur (s4) Martin Eden'in arkadaşı
Bernard Higginbotham (s35) Martin Eden'in eniştesi
Blount (s373) Eyalet Yüksek Mahkemesi yargıcı
Brissenden (bkz. Russ Brissenden)
Caldwell (s272) California Üniversitesi profesörü
Charley Hapgood (s296) Genç siyasetçi
Clara (s191) Ruth'un annesinin halası
Eden (bkz. Martin Eden)
Gertrude (s36) Bernard Higginbotham'ın eşi. Martin Eden'in ablası
Hamilton (s360) Sosyalist bir kooperatifte katiplik yapan adam
Hapgood (bkz. Charley Hapgood)
Harry (s362) Fırıncı
Hermann (s300) Marian'ın sevgilisi
Hermann von Schmidt (bkz. Von Schmidt)
Hilton (s101) Martin Eden'in öğretmeni
James Grant (s242) Marangoz
Jim (s48) Alice'in evinde kalan kiracı
Joe Dawson (s160) Martin'e iş veren adam
Julia (s50) Jim'in sevgilisi
Kreis (s361) Eskiden profesör olan adam
Lizzie Connolly (s63) Martin'in barda tanıştığı kız
Lizzie Smith (s69) Kütüphaneci
Margey (s45) On beş yaşındaki fabrika kızı
Maria Silva (s241) Yoksul kadın
Marian (s299) Martin Eden'in kız kardeşi
Martin Eden (s34) Romanın başkahramanı
Mart (bkz. Martin Eden)
Mary (s253) Sekiz yaşındaki kız
Morse (bkz. Ruth Morse)
Nick (s244) Maria Silva'nın çocuğu
Norman (s18) Ruth Morse'un kardeşi
Norton (s364) Martin Eden'in arkadaşı
Olney (bkz. Will Olney)
Parry (s361) Avustralyalı istatistikçi
Russ Brissenden (s320) Martin'in entelektüel tartışmalar yaptığı adam
Ruth Morse (s6) Martin Eden'in aşık olduğu kadın
Stevens (s361) Teozofist
Strawn Hamilton (bkz. Hamilton)
Von Schmidt (s351) Hollanda asıllı bisikletçi
Will Olney (s128) Ruth'un arkadaşı

Yazınsal Sözcükler ve Deyimler

Belagat: İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği
"Sonra da yontulmamış belagatinin, coşkusunun ve kuvvetinin akıntısında dinleyicileri de kendisiyle birlikte kabarıp inen dalgalarla sürüklensinler diye hareket veriyordu o resimlere."

Çisenti: Toza benzer biçimde ince ince yağan şey
"Serin bir çisenti vardı."

Huşu: Alçak gönüllülük
"'Vay canına!' dedi huşu ve hayret içinde yüksek sesle."

Istampa: Ağaç, metal vb. üzerine oyulduktan sonra bir yere basılan biçim. Bu tür biçim veya resimleri basmaya yarayan kalıp, damga, mühür
"Her bir sözcük mekanik bir ıstampayla damgalanıyormuşçasına telaffuz edilerek çıkmıştı dudaklarından."

İfrazat: Vücuttan çıkan kan, irin, ter vb. şeyler, salgılar
"Martin'in ifrazatı öylesine fazlaydı ki sanki bedeninin tüm çatlak ve gözeneklerinden akıp gidiyordu."

Kasara: Geminin baş ve kıç tarafında, asıl güverteden yüksek olan kısa güverte
"Kim bilir hangi tehditler eşliğinde ona diş gösteren bu aletlerin ışıltına büyülenmiş gibi bakarken uzaklara dalan gözlerinin önünde arkadaşlarıyla beraber baş kasarada oturmuş, kınlarından çıkardıkları bıçakları ve parmaklarıyla tuzlanmış sığır eti yiyip dövme demir kaşıklarını maşrapalarındaki lapa kıvamlı bezelye çorbasına daldırdıkları resimler belirdi."

Orsa: Geminin, rüzgârın geldiği yöne döndürülmesi
"Koca bir dalga kayanın üzerinde gümbürtüyle patlamış, kara fırtına bulutları gökyüzünü sarmıştı; güvertesindeki her şeyin ayrıntısıyla görülebileceği kadar yan yatmış bir uskuna, dalga köpük hattının üzerinde orsa seyrederek fırtınalı günbatımına doğru ilerliyordu."

Pagoda: Çin, Japonya vb. Uzak Doğu ülkelerinde kule biçiminde yapılmış tapınak
"Hasır sandaletli inananları ibadete çağırmak için pagodadan gelen çan seslerini dinledi."

Torik: İri palamut balığı
"Oltanın ucundaki zokaya atılan torik gibi davete balıklama atlamasının nedeni buydu."

Uskuna: İki direkli yelkenli tekne
"Koca bir dalga kayanın üzerinde gümbürtüyle patlamış, kara fırtına bulutları gökyüzünü sarmıştı; güvertesindeki her şeyin ayrıntısıyla görülebileceği kadar yan yatmış bir uskuna, dalga köpük hattının üzerinde orsa seyrederek fırtınalı günbatımına doğru ilerliyordu."

Vecd: Büyük coşku içinde olmak
"Vecd halindeydi, hayaller kuruyor, biraz önce yaşadığı sahneleri canlandırıyordu gözünde."

Zuhur etmek: Ortaya çıkmak, görünmek, belirmek
"Ruhunun zuhur etmesi, içindeki ilahi özün saf ve zarif bir cisme bürünmesiydi."

comments powered by Disqus