karamazov kardeşler
26.07.2020

Karamazov Kardeşler - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

künye

karamazov kardeşler thumbnail
Adı
Karamazov Kardeşler
Yazar
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Türü
Roman
Anlatım Tarzı
Gerçekçi
Anlatım Yönü
Olay betimlemeleri
Orijinal Dil
Rusça
Orijinal Adı
Братья Карамазовы
İlk Basım Yılı
1880
Çevirmen
Nihal Yalaza TALUY
Sayfa Sayısı
1025
Kitle Yaş Aralığı
25+
Ort. Okunma Süresi
21 saat
Doğruluk
Yalınlık
Duruluk
Sadelik
Akıcılık
Açıklık
Yoğunluk
Özlülük
Özgünlük
Doğallık
Kalıcılık
Etkileyicilik
Genel Ortalama

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Byelinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikola’nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Cezasını tamamlayıp Sibirya’dan döndükten sonra Petersburg’da Vremya dergisini çıkarmaya başladı, yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu. Karamazov Kardeşler Dostoyevski’nin son başyapıtıdır.

Nihal Yalaza Taluy (1900-1968); Cumhuriyet’in ilk kuşağının önde gelen Rusça çevirmenlerindendir. Dostoyevski ve Tolstoy’un yanı sıra Puşkin, Gogol ve Turgenyev çevirileriyle de yaygın olarak okunan Taluy’un çeviri külliyatı otuz kitabı aşmaktadır.

Kitabın Konusu

Dostoyevski, yaşamının son yıllarında başyapıtı Karamazov Kardeşler'i tamamladığında, Rus yazınında 'felsefe düzeyinde roman-tragedya denen türün de temelini attığının bilincinde değildi. Dostoyevski'nin yaşam birikiminin tümünü ve sanat gücünün doruğunu içeren bu roman, gerçekte insanı insan yapan ne varsa, onlara adanmış bir destan niteliğini taşır. Yazar, hiçbir romanında "Karamazov Kardeşler"de olduğu denli insan ruhuna inmemiş, insanoğlunu bu denli kesitler biçiminde, içgüdülerinin ve istencinin tüm görünümüyle sergilenmiştir. Bir aileyi konu alan ve bir felaketler zinciri olarak gelişen olay örgüsü, bireysel öğelerin yanı sıra, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısındaki Rus toplumunu da geçirdiği sarsıntıların tümüyle, dünya edebiyatında bir eşi daha bulunmayan bir sanat aynasından yansıtır.

Kitap Eleştirisi

1025 sayfalık oldukça uzun bir kitap Karamazov Kardeşler. Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'nin ölmeden önce yazdığı son kitaptır aynı zamanda. Daha önce Suç ve Ceza'yı okumuştum ama bu kitabın yeri bir başka. Bir başyapıt diyebilirim.

Kitabın akıcılığı oldukça üst düzeyde. Yazar kitabı kendi konuşmasıyla anlatmaya başlıyor ve kitap boyunca Karamazov Kardeşlerin yaşamına tanık oluyoruz. Süslü ifadeler yok. Fransızca konuşmalar az düzeyde. Okuyucuyu sıkmıyor.

Dört gün gibi bir sürede bitirebildim Karamazov Kardeşleri. Kitabın ilk yarısı biraz sıkıcı gelebilir. Fakat özellikle ikinci yarısı ve sonlara doğru anlatılan mahkeme bölümleri şahane olmuş. Hatta bu kitabı hukuk okuyan ya da hukuksever herkese tavsiye edebilirim. Mümkünse bu kitabı okumadan hukuk hayatına atılmasınlar. Duruşma kısmı öyle güzel anlatılmış ki kendinizi adeta mahkemeye canlı tanık oluyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.

Karakterler fazla evet ama olayların sürekli aynı karakterler üzerinden anlatılması okuyucunun kafasının karışmasını önlüyor. Olaylar ise çok fazla uzatılmadan gereği kadar anlatılıyor. Çok az yerde çok uzun yazılara yer verilmiş. Bunun dışında okunurluğu üst düzeyde. Nihal Yalaza Taluy'un eşsiz çevirisi kitabıyı okumayı daha keyifli hâle getiriyor.

Eğer Rus edebiyatının başyapıtlarından birini okumak istiyorsanız ya da Rus edebiyatına merakınız varsa tam size göre bir kitap Karamazov Kardeşler. Rus edebiyatına başlangıç için tavsiye edebileceğim bir kitap değil fakat Rus edebiyatının en iyilerinden birini okumak istiyorsanız elbette doğru bir tercih olacaktır.

Şimdiden Keyifli Okumalar

Karamazov Kardeşler Romanının Karakterleri

Adelaida İvanovna Miusova (s4) Fyodor Pavloviç Karamazov'un ilk karısı. Dmitri Fyodoroviç'in annesi
Afanasi Pavloviç (s397) Zosima'nın emir eri
Afimye (s383) Topal ve yaşlı aşçı kadın
Agrafena Aleksandrovna Svetlova (bkz. Gruşenka Svetlova)
Agafya İvanovna (s142) Katerina İvanovna'nın kızkardeşi
Agaşa (bkz. Agafya İvanovna)
Agripina (bkz. Gruşenka Svetlova)
Akim (s892) Mujik
Aleksandr Karloviç von Schmidt (s132) Ev sahibi emekli yarbay
Aleksey (s59) Nastasyuşka'nın ölen oğlu
Aleksey Fyodoroviç Karamazov (s3) Fyodor Pavloviç Karamazov'un ikinci karısından oğlu. Üçüncü oğlu. İvan'dan dört yaş küçük.
Alyoşa (bkz. Aleksey Fyodoroviç Karamazov)
Alyoşeçka (bkz. Aleksey Fyodoroviç Karamazov)
Alyoşka Karamazov (bkz. Aleksey Fyodoroviç Karamazov)
Andrey (s539) Arabacı
Anfim (s378) Yoksul ve yaşlı köylü rahip
Anna Fyodorovna (bkz. Krasotkina)
Arina Petrovna (s265) Snigirev'in eşi
Başrahip Peder (bkz. Nikolay)
Belmesova (s512) Hoklakova'nın kuzeni
Belyavski (s178) Fyodor Pavloviç'in eski komşusu
Dardanelov (s684) Aritmetik ve genel tarih öğretmeni
Demidov (s176) Tüccar
Dmitri Fyodoroviç Karamazov (s4) Fyodor Pavloviç Karamazov'un ilk karısından oğlu. İlk oğlu. İvan'dan dört yaş büyük.
Eisenschmidt (s385) Yaşlı Alman doktor
Fedosya Makarovna (bkz. Fenya)
Fenya (s462) Gruşenka'nın hizmetçisi
Ferapont Baba (s217) Rahip
Fetükoviç (s856) Ünlü avukat. Dmitri'nin avukatı
Foma (s156) Eski asker. Gece bekçisi
Fyodor Pavloviç Karamazov (s3) Karamazov Kardeşlerin babası. Altıncı dereceden memur
Glafira (s761) Hohlakova'nın hizmetçisi
Gorstkin (s369) Tüccar
Grigori Petroviç (bkz. Grigori Vasilyeviç Kuzutov)
Grigori Vasilyeviç Kuzutov (s7) Fyodor Pavloviç Karamazov'un uşağı
Gruşa (bkz. Gruşenka Svetlova)
Gruşenka Svetlova (s99) Dmitri Fyodoroviç'nin sevdiği kadın. Rakitin'in kuzeni
Guşa (bkz. Gruşenka Svetlova)
Herzenstube (s63) Doktor
Hohlakova (s42) Harkovlu çiftlik sahibi bayan
İlya (s124) Lizaveta Smerdyaşçaya'nın babası
İlyuşa (bkz. İlyuşeçka)
İlyuşeçka (s263) Aleksey Fyodoroviç'e taş atan ve parmağını ısıran çocuk. Snigirev'in oğlu
İona (s218) Peder
İppolit Kirilloviç (s604) Otuz beş yaşındaki savcı yardımcısı
İsidor (s105) Peder
İvan Fyodoroviç Karamazov (s4) Fyodor Pavloviç Karamazov'un ikinci karısından oğlu. İkinci oğlu. Alyoşa'dan dört yaş büyük.
Juçka (s697) Krasotkin'in Perevzon'dan önceki köpeği
Kalganov (bkz. Pyotr Fomiç Kalganov)
Kalmıkova (s255) Snigirev'in evinde kaldığı kadın
Kartaşov (s1022) İlyuşeçka'nın okul arkadaşı
Katenka (bkz. Katerina İvanovna Verhovtseva)
Katerina (s689) Krasotkina'nın hizmetçisi
Katerina İvanovna Verhovtseva (s64) Lise'nin annesi. Albay kızı. Dmitri Fyodoroviç'in nişanlısı. İvan'ın aşık olduğu kadın.
Katerina Osipovna Hohlakova (bkz. Hoklakova)
Katka (bkz. Katerina İvanovna Verhovtseva)
Katya (bkz. Katerina İvanovna Verhovtseva)
Kolbasnikov (s729) Edebiyat öğretmeni
Kolya Krasotkin (bkz. Krasotkin)
Kondratyeva (s127) Varlıklı dul tüccar kadın
Kostya (s690) Krasotkin'in arkadaşı yedi yaşındaki kız
Krasotkin (s233) İlyuşeçka'nın çakıyla yaraladığı çocuk
Krasotkina (s686) Krasotkin'in annesi
Kravçenko (s145) Doktor
Kuzma Kuzmiç Samsanov (bkz. Samsonov)
Kuzma Samsonov (bkz. Samsonov)
Lapelletier (s744) Fransız ruh doktoru
Lise (s64) Hohlakova'nın kızı
Liza (bkz. Lizaveta Smerdyaşçaya) Kimi zaman Lise için kullanılır.
Lizaveta Smerdyaşaya (s62) Pederi ziyarete gelen kadının kızı. Smerdyakov'un annesi
Lukyanov (s165) Tüccar
Lyagayıv (bkz. Gorstkin)
Lyoşa (bkz. Aleksey Fyodoroviç Karamazov)
Maksimov (s39) Tula derebeyi
Maksimuşka (bkz. Maksimov)
Marfa İgnatyevna (s118) Grigori'nin karısı
Markel (s382) Zosima'nın sekiz yaş büyük ağabeyi
Marya (s553) Yahudi kız
Marya Kondratyevna (s297) Kondratyeva'nın kızı
Matriyona (s519) Aşçı
Mavra Fominiçna (s48) Pyotr Aleksandroviç Miusov'un teyzesi
Mavriki Mavrikiç (s593) Bölge komiseri
Mavriki Mavrikiyeviç Şmertzov (bkz. Mavriki Mavrikiç)
Mihail (bkz. Rakitin)
Mihail İvanoviç (bkz. Mihail Makaroviç)
Mihail Makaroviç (s592) Emniyet müdürü
Mişa (bkz. Dmitri Fyodoroviç Karamazov)
Mitenka (bkz. Dmitri Fyodoroviç Karamazov)
Mitka (bkz. Dmitri Fyodoroviç Karamazov)
Mitri (s373) Arabacı
Mitya (bkz. Dmitri Fyodoroviç Karamazov)
Miusov (bkz. Pyotr Aleksandroviç Miusov)
Miusovlar (s4) Fyodor Pavloviç Karamazov'un ilk karısının ailesi
Morozov (s725) Memur
Morozova (s458) Dul tüccar kadın. Samsonov'un akrabası
Mussyaloviç (s667) On ikinci dereceden emekli memur, Sibirya'da veteriner Polonyalı
Nastasya Petrovna (s266)
Nastasyuşka (s57) Pederi görmeye gelen kadın
Nastya (s690) Krasotkin'in arkadaşı sekiz yaşındaki kız
Nazar İvanoviç (s525) Kapıcı
Nefedov (s729) Sulh yargıcı
Nelyudov (bkz. Nikolay Parfenoviç Nelyudov)
Nikituşka (s57) Nastasyuşka'nın kocası
Nikolay (s106) Başrahip peder
Nikolay İvanov Krasotkin (bkz. Krasotkin)
Nikolay İvanoviç Snigirev (bkz. Snigirev)
Nikolay Parfenoviç Nelyudov (s604) Genç sorgu yargıcı
Nina Nikolayevna (s267) Snigirev'in kambur kızı. İlyuşeçka'nın ablası
Ninoçka (bkz. Nina Nikolayevna)
Olga Mihaylovna (s605) Mihail Makaroviç'in büyük torunu
Olsufyev (s609) Öldürülen tüccar
Pahatov (s97) General
Paisiy Veliçkovski (s29) İlk staretzlerden biri. Peder
Pavel Fyodoroviç (bkz. Semardyakov)
Pavel İlyinski (s504) Papaz
Pavel Pavloviç Korneplodov (s493) Avukat
Pavel Semardyakov (bkz. Semardyakov)
Perezvon (s688) Krasotkin'in köpeği
Perhotin (bkz. Pyotr İlyiç Perhotin)
Petruşka Kalganov (bkz. Pyotr Fomiç Kalganov)
Pierrot (s106)
Plotnikov (s531) Pyotr İlyiç Perhotin'in tanıdığı bakkal
Prohorovna (s60) Pederi ziyarete gelen kadın
Polenov (bkz. Yefim Petroviç Polenov)
Porfiri (s206) Rahip adayı
Pyotr (s408) Uşak
Pyotr Aleksandroviç Miusov (s7) Adelaida İvanovna Miusova'nın kuzeni
Pyotr Fomiç Kalganov (s37) Pyotr Aleksandroviç Miusov'un uzak akrabası
Pyotr İlyiç Perhotin (s529) Dmitri'nin tabancalarını rehin bıraktığı memur
Rakitin (s49) Pyotr Aleksandroviç'in yakını. Papaz okulu öğrencisi. Gruşenka Svetlova'nın kuzeni
Rakitka (bkz. Rakitin)
Rakituşka (bkz. Rakitin)
Samsonov (s363) Tüccar
Schultz (s176) Vali
Semyon İvanoviç Kaçalnikov (s83) Sulh hâkimi
Slovoyersov (bkz. Snigirev)
Smerdyakov (s83) Fyodor Pavloviç'in genç uşağı. Lizaveta Smerdyaşçaya'nın oğlu. Marfa İgnatyevna ve Grigori Vasilyeviç tarafından büyütülmüştür.
Smerdyaşaya (bkz. Lizaveta Smerdyaşçaya)
Smurov (s233) Krasotkin'in hazırlık sınıfı arkadaşı çocuk
Snigirev (s255) Dmitri Fyodoroviç'in hakaret ettiği adam. Eski yüzbaşı
Snigireva (s716) Snigirev'in karısı
Sofya İvanovna (s10) Fyodor Pavloviç Karamazov'un ikinci karısı
Stepanida İlyinişna Bedryagina (s60) Zengin tüccar karısı
Svetlova (bkz. Gruşenka Svetlova)
Şmertzov (bkz. Mavriki Mavrikiç)
Timofey (s477) Arabacı
Trifon Borisiç (s551) Dmitri'nin tanıdığı mujik. Han sahibi
Trifon Borisoviç (bkz. Trifon Borisiç)
Trifonov (s145) Tüccar
Vaneçka (bkz. İvan Fyodoroviç Karamazov)
Vanka (bkz. İvan Fyodoroviç Karamazov)
Vanya (bkz. İvan Fyodoroviç Karamazov)
Varsonofi (s42) Eskilerden bir staretz
Varvara Alekseyevna (s542)
Varvara Nikolayevna (s261) Snigirev'in kızı
Varvinski (s604) Genç doktor
Vasenka (s60) Prohorovna'nın oğlu
Vasya (bkz. Vasenka)
Verhovtseva (bkz. Katerina İvanovna Verhovtseva)
Vişnyakov (s728) Plotnikovların çırağı çocuk
Von Moor (bkz. Maksimov)
Von-Sohn (bkz. Maksimov)
Vorohov (s10) General
Vrublevski (s566) Polonyalı adam. Serbest çalışan dişçi
Yefim Petroviç Polenov (s13) İl soyluları başkanı. İvan ve Aleksey'i yetiştiren adam.
Yosif (s73) Rahip. Papaz. Peder. Staretz
Yuliya (s240) Hohlakova'nın hizmetçisi
Zinovi (bkz. Zosima)
Zosima (s17) Tarikat babası. Staretz

Yazınsal Sözcükler ve Deyimler

Ablak: Yayvan ve dolgun (yüz)
"Ablak, al al yüzünde yirmi yaşın verdiği sağlıklılığın yanı sıra tam bir bönlük vardı."

Alafranga: Avrupa kültürüne özgü olan
"Bunlardan ikisi de alafranga giyimliydi."

Azamet: Ululuk, büyüklük; gurur
"Bakışında bile kendine göre bir azamet vardı."

Aşüfte: Oynak, açık saçık kadın, kokot
"Hatta bir keresinde düzenlenen eğlentiye gelmiş, aşüfteleri dağıtıvermişti."

Baklakırı: Beyazı çoğalmış, beyazlamaya yüz tutmuş (saç vb.)
"Miusov'un arabasından hayli sonra yaşlı, baklakırı bir çift at koşulu, her yanı dökülen, ama gene de rahat bir kira arabasıyla, oğu İvan Fyodoroviç'le Fyodor Pavloviç geldi."

Belagat: İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği
"'Yüksek kabiliyetiyle ün salmış savunma avukatından duyacağımız belagatli, dokunaklı sözler sizi belki duygulandırıcaktır.'"

Bön: Budala, saf, avanak, ahmak
"Gene de hiç kimse delikanlıya bönün, safın biri gözüyle bakmamıştı."

Buhurdanlık: İçinde tütsü için kullanılan maddeler yakılan kap
"Küçükken sevdiği eğlencelerden biri kedileri asmak, sonra da törenle gömmekti. Bunu yaparken papaz cüppesine benzetmek için çarşafa sarınır, dualar okuyarak elinde buhurdanlık yerine tuttuğu bir şeyi sallardı."

Cevaz vermek: Hoş görmek, uygun bulmak
"'Büyük perhizin son haftasındaki Perşembe günü yemeğe cevaz vermekle bütün Perhiz ayını lekelemek uygun değildir.'"

Cinas: Çok anlamlı bir kelimeye, her defasında başka bir anlam yükleyerek birbirine yakın birkaç yerde kullanma
"Sanığın duruşma salonuna girerken bayanlara bakması gerektiği hakkındaki sözleri salondakiler arasında cinaslı fısıldaşmalara yol açtı."

Cizvit: İsa Derneği denilen bir Hristiyan derneğinin üyesi
"'Kimden öğrendin bunları kokmuş Cizvit?'"

Çıfıt: Yahudi
"Sonunda yalnız çıfıtlardan değil, 'Musevilerden bile itibar görmüş.'"

Çıngar çıkarmak: Gürültü, kavga çıkarmak
"'Sadece tüccarlardan birinin tezgâhtarını yerinden kovalamış, ama bunu âdeta farkına varmadan, içkili yerlere girer girmez çıngar çıkarma alışkanlığıyla yapmıştı.'"

Çigan: Çingene
"'Çiganlar, çigan kızları, şampanya gırla gitti...'"

Çuha: Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş
"Sırtında, o zaman mahpus çuhası denilen kaba, boz renkli kumaştan bir gömlek vardı."

Dilber: Alımlı, güzel kadın
"'Bu da, nişanlısının gözü önünde buradaki dilberlerden birine taşınıp duruyor.'"

Dimağ: Beyin, zihin
"'Daha demin burada, bu salonda, bu gencin kalbinde gerçeğe bağlılığın ölmediğini; imansızlığın, dimağda doğurmaktan çok miras olarak geçmiş bir sinizmin aile bağlarını yıkamadığını gördük.'"

Dirhem dirhem: Azar azar
"Laflar ağzından dirhem dirhem dökülürdü."

Diyakoz: Hristiyanlıkta papazın yardımcısı olan din adamı
"Tanınmamış bir diyakozun kızıydı."

Drahoma: Hristiyan ve Musevilerde gelinin damada verdiği para veya mal
"Kızlarının çeyizi, drahoması yerindeydi."

Dulavratotu: Birleşikgillerden, hekimlikte kullanılan bir bitki (Arctium tomentosum)
"'Sadece mezarımda dulavratotları biterse...'"

Ece: Güzel kadın
"Son olarak yüzünü görebilmek için bir an önce ecesine ulaşabilmek..."

Fağfur: Çin'de yapılmış kâse, tabak, vazo vb. porselen eşya
"Ayrıca yapma melekler, fağfurdan küçük yumurtalar, Mater Dolorosa'nın çarmıhı kucaklayışını canlandıran fildişinden bir heykelcik, önceki yüzyıllara ait ünlü İtalyan ressamların tablolarından birkaç baskı göze çarpıyordu."

Farfaracı: Gürültücü, şamatacı kimse
"'Farfaracıdır şu İvan, bilginlik filan laf... hatta öğrenimi bile ahım şahım sayılmaz.'"

Fötr: Şapka, çanta, çiçek ve başka süs eşyası yapmak için kullanılan ince ve yumuşak keçe
"'Koyu lacivert kadifeden bir ceket, beyaz pikeden yelek ve gri fötrden yumuşak bir şapka...'"

Frak: Resmî törenlerde giyilen uzun etekli, eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı, siyah erkek ceketi veya takımı
"'Frak, beyaz kravat, eldiven tastamamdı.'"

Francala: İyi nitelikli undan yapılan ince uzun ekmek
"Alyoşa, üç kapiklik bir francalayı aldı, cüppesinin cebine koydu."

Gırla gitmek: Bol bol ortaya dökülüp harcanmak
"'Çiganlar, çigan kızları, şampanya gırla gitti...'"

Gocuk: Tek parça hayvan postundan yapılan ceket
"Kışın sırtına gocuk, ayağına kundura alırlardı."

Güderi: Genellikle geyik veya keçi derisinden yapılmış yumuşak ve mat meşin
"Yeni, siyah güderi eldiveni, son derece zarif gömleği vardı."

Haspa: Kızlara, kadınlara şaka veya alay yollu söylenen bir söz
"'Ama ne kusursuz vücudu var! Haspanın bacağından, sol ayağının serçe parmağından bile belli oluyor.'"

Hamiş: Yazının altına düşülen ek bilgi, çıkma, not
"'Hamiş: Ama muhakkak, muhakkak gelin Alyoşa, muhakkak!'"

Hımbıl: Uyuşuk, tembel
"'Beni konyak içip kendini sefahate veren subay rütbesinde düpedüz bir hımbıl sanma.'"

Huşu: Alçak gönüllülük
"Derebeyi Maksimov hepsinin önüne çıkarak ellerini bitiştirdi, huşu içinde durdu."

Ispazmoz: Aşırı titreme, kasılma
"'Bu kuruntu o... kurtuluşu olmayan ıspazmozu boğazıma sapladı.'"

İcazet vermek: İzin, onay vermek
"Baş patriğine gitmiş, icazet vermesini dilemiş."

İfrit: Öfkeli, ortalığı birbirine katan kimse
"Başrahip ifritçe yalanına karşı başını eğdi."

İğfal etmek: Aldatmak, kandırmak, baştan çıkarmak
"'Demin babam, birkaç bin rubleye kızları iğfal ettiğimi söylüyordu.'"

İspermeçet: Balinalardan ve özellikle ispermeçet balinasının başından çıkarılan, mum yapımı ve kozmetik sanayisinde kullanılan beyaz bir madde
"Masanın önünde oturmuş, deftere bakarak bir şeyler yazıyordu, önünde mürekkep şişesiyle dökme bodur bir şamdan vardı, şamdana ispermeçet mumu takılmıştı."

İspritizma: Ruhun ölmediğine inanan, gereğinde ölülerin ruhlarıyla ilişki kurulabileceğini ileri süren inanış
"'Foma, dirilen İsa'yı gördüğünden değil, daha önce, inanmak istediğinden inanmıştı. İspritizmacıları al... Çok severim onları.'"

İstavroz çıkarmak: Haç çıkarmak
"Kiliseden son çıkanlar, başları açık, istavroz çıkararak geçtiler."

İstidat: Yetenek
"'Ben, kendi adıma bu iyi kalpli, istidatlı gence en iyi dileklerimi sunarım.'"

Jimnaz: Ortaokul
"İvan on üç yaşındayken Yefim Petroviç'in evinden Moskova'ya, jimnazlardan birine gitmek için ayrılmıştı."

Kadril: Salon danslarından biri
"'Benimle, iki hafta sonra kadril oynayacağına bahse girdi.'"

Kadrini bilmek: Değerini bilmek
"Çocuk, Grigori'nin söyleyişiyle 'hiçbir şeyin kadrini bilmeden' yetişmişti."

Kâgir: Taş veya tuğladan yapılan (yapı), kârgir
"Ev kendilerinindi, kâgir, iki katlı, güzel, şehrimizin en iyi yapılarındandı."

Kameriye: Bahçelerde yazın oturulmak için yapılan, kafes biçiminde, kubbeli, üstü yeşilliklerle sarılan süslü çardak
"Kameriyenin rengi kararmıştı."

Karaçalı: İki kişinin arasına girerek ilişkileri bozan kimse
"'Aramızdaki karaçalı yok mu, o mahvetti onu, her şeyin sebebi o!'"

Kerevet: Üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan, duvara bitişik, ayakları olan, tahtadan sedir
"Misafir kerevete uzanmış, başı ceketinden yaptığı yastığın üzerinde horul horul uyuyordu."

Kerliferli: Kılığı kıyafeti düzgün, olgun ve gösterişli (kimse)
"Olmazsa, kerliferli hanımefendilerden birini yoldan çevirip ona uzatır, onlar da sevine sevine alırlardı."

Kokoz: Parası olmayan, züğürt
"'O aralık, sanki inadına; benim gibi kokozun cebine üç bin kâğıt düşüverdi.'"

Lahzada: Çabucak
"'Bana lahzada yetiştirir.'"

Lepiska: Uzun, sarı ve yumuşak (saç)
"Koyu lepiska saçlarından kalın bir tutam, dantel başlıktan birdenbire kurtulmuş, sol omzuna düşmüştü."

Libas: Giysi
"'Gene de Tanrımı saran libasın eteğini öperim.'"

Madrabaz: Hile yapan kimse
"'Gözlerine bakmayacaksın onun, madrabaz olduğu için gözlerinin bulanık sudan farkı yok; sakalına bak, sakalına...'"

Mahut: Bilinen, adı geçen, sözü geçen
"'Hareket alanı serbesttir, mahut işaretler de elinde olduğuna göre, fırsat bu fırsat!'"

Marazi: Hastalık derecesinde olan
"Bunlar âdeta marazi hallerdi."

Marki: Bazı Batı devletlerinde kont ile dük arasındaki bir soyluluk unvanı
"'Cizvit papazına günah çıkartan hasta bir markinin deyişiyle, kırık burunlu olmak, büsbütün burunsuz kalmaktan iyidir.'"

Maun: Tespih ağacıgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen büyük bir orman ağacı, akaju
"İki rahipten başka konuklarının hepsini karşı duvara, dördünü yan yana, epeyce eskimiş siyah derili maun koltuklara oturttu."

Mavna: Gemilere ve yakın kıyılara yük taşıyan, güvertesiz büyük tekne
"'Ertesi gün büyük bir tüccar mavnasını çekecekti.'"

Meczup: Tanrı aşkıyla aklını yitirmiş kimse
"'İsa adına gezen meczupların ne sözleri, ne hareketleri vardır bazen!'"

Mekruh: İğrenç, tiksindirici
"Mekruh ana babadan mekruh olarak dünyaya gelişinde suçlu olmadığı hesaba katılır."

Meşum: Uğursuz
"Sırası gelince gerek bunları, gerek sorgulardan önce geçen ve yargılamanın meşum sonucunu doğrudan etkileyen bir olayı da anlatacağım."

Mezbelelik: Çöplük
"'Fakat kadare boyun eğilecek, layık olan hak ettiği yeri alır, değersiz mezbeleliğe dönecek; o sevgili, kendinin olan çirkef dolu mezbeleliğe...'"

Mintan: Yakasız, uzun kollu erkek gömleği
"Kırmızı mintanlı çocuk hırçın, tiz bir sesle, 'İlk başlayan o!' diye bağırdı."

Muhteris: Hırslı
"'Şu üç muhteris mesela...'"

Mujik: Rus köylüsü
"'Şimdi, zamanımızda, yalnız sizin değil, en büyüklerden kötü bir mujiğe kadar herkesin; bütün yeryüzü insanlarının imandan yoksun olduğunu kabul edelim.'"

Mutat: Alışılmış, alışılan
"Son zamanda yataktan kalkmayan, hastalığı nedeniyle mutat ziyaretçilerini bile geri çeviren Staretz Zosima'yı manastırdakiler biraz etkilediler."

Müşahede: Gözlem
"'En büyük ruh doktorlarının müşahedelerine göre, saralılarda kendilerini suçlandırma bir tutkunluk halindedir.'"

Müşkül: Engel, güçlük, zorluk
"Mitya onu hemen Lyagavıy'ın yanına götürerek müşkülünü halletmesini rica etti."

Nedamet: Pişmanlık
"'Nedamet getiren günahkârın, O'nun gözünde on günahsızdan daha makbul olduğu kitaplarımızda çoktan yazılıdır.'"

Nükte: İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, espri
"Savcı, ihtiyarın, dinleyenlerde uyandırdığı etkiye, etrafı beklettiğine aldırmadan, sözü uzata uzata, Almanlara has yavan bir nüktedanlıkla konuşma yapma huyunu eskiden beri bilirdi."

Papara yemek: Azar işitmek
"Yalnız ortalık yatışınca, herkes meseleyi anlayınca mübaşir paparayı yedi."

Partal: Çok kullanılmaktan yıpranmış
"Ayağına çorap giymemiş, partal bir kundura geçirmişti."

Patiska: Çoğu pamuktan dokunmuş sık ve düzgün bez, hasse, hasa
"'Durun!.. Galiba bir şeyden yırtmadım; patiska parçasıydı.'"

Paye: Rütbe
"Konyağını yudumlarken dinlediği olay hakkında böyle bir askere hemen ermiş payesi vermek, yüzülen derisini manastırlardan birine göndermek gerektiğini söyledi."

Peyke: Genellikle eski iş yerlerinde bulunan, duvara bitişik, alçak, tahta sedir
"Usulca peykeye gitti, paltosunu aldı, ses çıkarmadan giydi ve odadan çıktı."

Pomat: Yağlı ve kokulu merhem
"Smerdyakov paranın hemen hemen hepsini giyimine, pomat, koku giib şeylere harcıyordu."

Punç: Çay, şeker, tarçın, limon karışımına rom veya kanyak gibi damıtılmış alkollü bir içki katılarak yapılan ve buharlaşan alkolü yakıldıktan sonra içilen bir içki türü
"Şampanyaya üşüşen sadece kızlardı, erkekler daha çok romla konyaktan, hele sıcak punçtan pek hoşlanıyorlardı."

Punduna getirmek: Bir şeyi yapmak için uygun zamanı ve yeri seçmek
"'Kısacası, düşmanları onu bir punduna getirip alaşağı etmeye bakıyormuş.'"

Redingot: Arkası yırtmaçlı, etekleri uzun, çift sıra düğmeli, resmî erkek ceketi
"Yirmi ikisinde gösteriyordu, sivil bir redingot giymişti."

Reverans: Selam veya teşekkür için eğilerek veya dizleri kırarak yapılan hareket
"'Bur bir enstitülü reveransı değildi; tam Rus tarzında, alnını yere değdirerek ayaklarıma kapandı!'"

Rugan: Ayakkabı, çanta vb. yapımında kullanılan parlak deri
"Smerdyakov gerçekten süslenmiş, pomatlanmış, neredeyse saçlarını kıvırtacak kadar tuvaletliydi, rugan ayakkabı giymişti."

Sabık: Geçen, önceki, eski
"'Nikolay İvanoviç Snigirev, sabık Rus piyade yüzbaşısı.'"

Sefih: Zevk ve eğlenceye düşkün, uçarı
"Dmitri Fyodoroviç'in son zamanlarda şehrimizde yaşadığı taşkın, sefih hayatı herkes biliyordu, hiç olmasa işitmişlerdi."

Sinizm: İnsanın erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan bütün gereksinmelerden sıyrılarak kendi kendine erişebileceğini savunan Antisthenes'in öğretisi, kinizm
"'Daha demin burada, bu salonda, bu gencin kalbinde gerçeğe bağlılığın ölmediğini; imansızlığın, dimağda doğurmaktan çok miras olarak geçmiş bir sinizmin aile bağlarını yıkamadığını gördük.'"

Sunturlu: Dehşetli
"'Kuyruklu yalanın bundan sunturlusu olamaz.'"

Taammüt: İşlenecek bir suçun daha önceden tasarlanması
"'Şunu da açıklayayım ki, sayın jüri üyeleri, ben bugüne kadar cinayette taammüt olup olmadığı konusunda tereddüt içindeydim.'"

Tahammür: Mayalanma
"'Tahammürün gizli kuvveti/Hayat kadehini alevlendirir'"

Taraça: Teras
"'Halktan kadınlar şu anda bile var. Oracıkta taraçanın dibinde yatmış bekliyorlar."

Tehevvür: Çok kızma, öfkelenme, köpürme
"'Şey, tehevvür nedir acaba?'"

Tevkif: Bir suç dolayısıyla birini tutuklama
"Tevkif sırasında bu kadın içten bir pişmanlıkla 'Beni de, beni de beraber sürün, onu bu hale getiren benim; en büyük suçlu benim!' diye yakarıyordu."

Troyka: Rusya'da, üç atla çekilen kızak veya araba
"'Yedi troyka ile çıktık.'"

Ufarak: Biraz ufak
"Ama ufarak, ifadesiz gözleri birbirine o kadar yakındı ki, sadece uzun, ince burun kemiğiyle ayrılmıştı."

Uz: İyi, güzel
"'Hoşça kalın; umarım işiniz uz gider.'"

Vakar: Ağırbaşlılık
"Başrahip onu vakarla dinledikten sonra başını hafifçe eğerek..."

Vakur: Ağırbaşlı
"Yüzünde derin bir saygı okunuyordu, ama vakur, yaltaklanmayan bir ifadesi vardı."

Yağız: Yiğit
"'Bir gün baktım, bir türlü tanıyamadığım, yağız bir delikanlı odama giriyor...'"

Yaltaklanmak: Birine hoş görünmek için onursuzca davranmak, dalkavukluk etmek, tabasbus etmek
"Yüzünde derin bir saygı okunuyordu, ama vakur, yaltaklanmayan bir ifadesi vardı."

Yavan: Hoşa gitmeyen, tatsız
"Savcı, ihtiyarın, dinleyenlerde uyandırdığı etkiye, etrafı beklettiğine aldırmadan, sözü uzata uzata, Almanlara has yavan bir nüktedanlıkla konuşma yapma huyunu eskiden beri bilirdi."

Zındık: Tanrı'ya ve ahirete inanmayan (kimse)
"Ağabeyinin zındık olduğunu kesinlikle biliyordu."

comments powered by Disqus