Jane Eyre - Charlotte Brontë
künye
Charlotte Brontë, 1816 doğumlu İngiliz yazar. İngiliz Edebiyatı'nın klasikleri arasına yerleşmiş eserleriyle tanınan 3 kardeşin (Charlotte Brontë, Emily Brontë, Anne Brontë) en büyüğü. En ünlü eseri Jane Eyre, bir asırdan fazla geçmişiyle halen büyük ilgi görüyor. Ayrıca ailenin kısa ve acıklı hayat hikâyesi de birçok esere konu oluyor.
Charlotte Brontë, 21 Nisan 1816'da Yorkshire, İngiltere'de doğdu. Annesi Maria Branwell idi. Babası Partick Brontë, İrlandalı bir rahipti. Charlotte Brontë, çiftin 6 çocuğundan 3. olanıydı. Nisan 1820'de aile Haworth'a taşındı. Anneleri Maria, 15 Eylül 1821'de kanserden ölünce, 5 kız ve bir erkek çocuğuna bakma görevi teyzeleri Elizabeth Branwell'e düştü. 1824 yılında 3 kız kardeşiyle birlikte Clergy Daughters' adlı okula başlayan Brontë, buradaki sağlıksız koşullar dolayısıyla okuldan hiç hoşlanmadı. Yazarın sağlığı bozuldu, hatta kardeşleri 1814 doğumlu Maria'yı ve 1815 doğumlu Elizabeth'i de okuldaki koşullar yüzünden 1825'te tüberküloza kurban verdi. Bir yıl sonra okuldan ayrıldı. Gençlik yıllarında, sağ kalan 4 kardeş; Charlotte, Branwell, Emily ve Anne, babalarının kütüphanesinde bolca vakit geçirmeye başladılar. Kurgusal krallıklar kuruyorlar ve bu krallıklarla ilgili hikâyeler ve şiirler yazıyorlardı. Edebiyata karşı ilgileri de bu yıllarda başlamış, hayal güçleri kardeşlerin tümüne ileride geliştirecekleri araçlar sunmuştu.
Brontë, eğitimine Mirfield'daki Roe Head adlı okulda devam etti. 1831 ve 1832 yıllarında burada okudu ve bu okul, en iyi arkadaşları Ellen Nussey ve Mary Taylor ile tanıştığı yer oldu. Eğitimini tamamladıktan sonra bu okula öğretmen olarak döndü ve 1835–1838 yılları arasında burada öğretmenlik yaptı.
1839'da Yorkshire'daki birçok ailenin evinde mürebbiyeliğe başladı ve 1841'e kadar bu işle uğraştı. 1842'de kardeşi Emily'yle Brüksel'e, Constantin Heger ve karısı tarafından işletilen okulda Almanca ve işletme dersleri almaya ve çalışmaya gitti. Önceleri öğrenci olarak katıldıkları okulda daha sonra bir miktar para ve kalacak yer karşılığında Brontë İngilizce, Emily de müzik öğretmenliği yapmaya başladı. Ancak Brüksel'de yeni kurdukları bu hayat, teyzelerinin ölümüyle yarıda kesildi. 1842'de bu yüzden İngiltere'ye döndüler ancak Brontë, 1843'te tekrar Brüksel'e gitmeye karar verdi. Brüksel'deki serüveninin 2. yarısı yazar için pek de iyi geçmedi. Yalnız kalmıştı, evine ve kardeşlerine karşı büyük bir özlem duyuyordu ve okulun sahibi Constantin Heger'e aşık olmuştu. Burada geçirdiği günleri, kitapları The Professor ve Villette'ye ilham kaynağı oldu. Yazar, Ocak 1844'te İngiltere'ye geri döndü.
1846'da 3 kız kardeş Charlotte, Emily ve Anne, 'Currer Bell', 'Elise Bell' ve 'Acton Bell' isimlerini kullanarak ortaklaşa Poems by Currer, Elise and Acton Bell isimli bir şiir kitabı çıkarttı. Kitap sadece 2 adet satarak büyük bir hayal kırıklığı yaratsa da kardeşler yılmadı ve ilk romanlarını yazmak için kolları sıvadı. Charlotte Brontë, ilk iki romanında 'Currer Bell' ismini kullanmaya devam etti.
Ailenin tek oğlu olan Branwell, 1848'de bronşit yüzünden öldü. Aynı yıl Emily Brontë ve 1849'da Anne Brontë tüberkülozdan hayatını kaybetti. Charlotte Brontë, babasıyla kalmıştı. Jane Eyre'in gördüğü büyük ilgi üzerine bir yayıncı, yazarı sık sık Londra'ya davet ediyordu. Bu ziyaretler sırasında Brontë geniş bir sosyal çevre edinmiş, Harriet Martineau, Elizabeth Gaskell gibi isimlerle tanışmıştı. Ancak sürekli olarak yaşlı babasının yanında olmak istediğinden Londra seyahatlerini birkaç haftadan daha uzun tutmadı.
Haziran 1854'te Charlotte Brontë, babasının yardımcısı Arthur Bell Nicholls'la evlendi. Hamileliğinin dokuzuncu ayında, 31 Mart 1855'te öldü. Ölüm nedeni tam olarak bilinmese de tüberküloz, tifüs ya da hamileliğin ilk safhalarındaki bir rahatsızlıktan dolayı öldüğü sanılıyor. Brontë'nin eserleri halen büyük ilgi görüyor ve İngiliz Edebiyatı'nın klasikleri arasında sayılıyor. Aynı zamanda On the Death of Anne ve Brontë isimli iki şiir kitabı bulunuyor.
Kitabın Konusu
On yaşında öksüz kalan Jane Eyre, ona kötü davranan yengesinin evinde yaşamaktadır. Dayısının isteği üzerine, yengesiyle yaşayan Jane, kuzenleri tarafından da zorbalığa uğramaktadır. Yengesi Bayan Reed en sonunda çareyi Jane’i yatılı okula yollamakta bulur.
Yatılı okulda da zor zamanlar geçirmeye devam eder. Sonunda orada öğretmen olarak çalışmaya başlayan Jane kendini okulda sıkışmış hissettiğinden hayatına farklı bir yerde devam etmek ister ve verdiği bir mürebbiyelik ilanına cevap gelince, Bay Rochester’ın malikânesinde çalışmaya başlar. Çok geçmeden oradaki hayatına alışan Jane, malikânenin gizemli efendisine âşık olur ama hayat ona beklemediği zorluklar çıkarmaya devam edecektir.
Charlotte Brontë’nin güçlü ve kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenen kahramanı Jane Eyre’ın bu klasik hikâyesi, gerek kasvetli havası gerek erkeklerin egemen olduğu bir dünyada kadın olmanın zorluklarını betimlemekte İngiliz edebiyatının en önemli romanlarından biridir.
Kitap Eleştirisi
Jane Eyre sanırım İngiliz Edebiyatında okuduğum en iyi kitap. Daha önce Emily Brontë'nin Uğultulu Tepeler kitabını okumuştum. Bildiğiniz üzere Emily Brontë, yazar Charlotte Brontë'nin kardeşi. Kitabın Uğultulu Tepeler gibi biraz yorucu olacağını ve sıkılıp yarım bırakabileceğim ihtimalini düşünmüştüm. Fakat tam tersi bir şekilde Jane Eyre o kadar akıcı ve sürükleyici bir kitap ki altı yüz küsür sayfanın nasıl bittiğini anlamıyorsunuz.
Kitap, Jane'in ağzından ve kendisinden nefret eden yengesi Bayan Reed ve çocukları ile yaşadığı hayat ile başlıyor. Sonrasında yatılı okula gitmeye zorlanıyor ve ilk fırsatta mürebbiyelik eğitimi için okuldan ayrılıyor. Olaylar ise Bay Rochester'ın malikanesinde mürebbiyelik yapmasıyla gelişiyor. Daha fazla spoiler vermeden Jane Eyre'in, İngiliz Edebiyatına ilginiz olsun ya da olmasın, okumanız gereken önemli yapıtlardan biri olduğunu belirtmeliyim. Dili oldukça sade ve yalın. Süslü, yoğun anlatımlardan mümkün olduğunca uzak durulmuş. Kitabın ilk kez 1847 yılında, yani edebiyatın altın çağında basıldığını da özellikle belirtirim. Zaten bu dönemin eserleri, ki biz onları klasikler olarak biliyoruz, edebiyattan en çok keyif alacağınız şekilde yazılmış ölümsüz eserler.
Kitap hakkında daha çok şey yazılır fakat sizi sıkmak istemiyorum. Roman karakterleri kimi yerlerde kafanızı karıştırabiliyor. Ama bu çok nadir bir durum. Örneğin ben okurken "Sophie de kimdi?" sorusunu birkaç kez kendime sordum. Benim gibi aynı zorlukları yaşamamanız için biraz aşağıda romanın mini karakter sözlüğünü ve yazınsal açıdan da birçok güzel kelimeyi bulabilirsiniz. Ayrıca kitabı Arzu ALTINANIT'ın eşsiz çevirisi ile okuyabilirsiniz.
Kitabın güzeller güzeli aktris Mia Wasikowska'nın oynadığı 2011 yapımı filmi de bulunmaktadır. İlgilenenler bu adresten filmin imdb sayfasına göz atabilir.
Şimdiden keyifli okumalar!
Jane Eyre Romanının Karakterleri
Abbot (s11) Bayan Reed'in hizmetkârı
Abigail (s13) Bayan Reed'in hizmetkârı
Adela Varens (bkz. Varens)
Adéle (bkz. Varens)
Albay Dent (s219) Rochester'ın arkadaşı
Alice Wood (s507) St. John'un Jane'e yardım etmesi için tuttuğu kız
Amy Eshton (s237) Bayan Eshton'ın kızı
Augusta (s45) Bay Brocklehurst'un ortanca kızı
Bates (s108) Doktor
Bertha Antoinetta Mason (s404) Rochester'ın evli olduğu kadın
Bessie Leaven (s5) Mürebbiye
Blanche Ingram (s238) Dul Lady Ingram'ın kızı. Jane'in kıskandığı kız.
Bobby (s124) Bessie'nin oğlu
Briggs (s404) Londra'dan gelen avukat
Brocklehurst (s41) Bayan Reed'i ziyarete gelen adam. Brocklebridge papazı
Burns (s71) Lowood Okulundaki öğrenci
Carlo (s505) Yaşlı köpek
Carter (s162) Doktor
Céline Varens (s193) Adela Varens'in Fransız opera sanatçısı ölen annesi
Clara (s434) Rochester'ın Céline'den sonra birlikte olduğu Alman
Colonel (s237) Bayan Colonel. Albay Dent'in eşi
Dent (bkz. Colonel)
Diana Rivers (s470) St. John'un kız kardeşi
Dick (bkz. Mason)
Die (bkz. Diana Rivers)
Dionysius O'Gall (s349) Bay Rochester'ın Jane'e iş teklifinde bulunduğu İrlanda'daki Bitternutt Lodge malikanesinin sahibi
Edouard Fairfax de Rochester (s164) Bay Rochester'ın tam adı
Edward (bkz. Rochester)
Edwin Vere (s328) Georgiana Reed'in aşk yaşadığı lord
Eliza Reed (s5) Bayan Reed'in kızı
Eshton (s219) Rochester'ın bölge hakimi arkadaşı
Fairfax (s121) Jane'e mürebbiyelik işi teklif eden bayan
Fairfax Rochester (s294) Rochester'ın tam adı
Fitzjames (s630) Diana Rivers'ın yüzbaşı kocası
Frédéric (bkz. Madam Frédéric)
Frederick Lynn (s241) Lady Lynn'in oğlu
George Lynn (s219) Rochester'ın sör arkadaşı
Georgiana Reed (s5) Bayan Reed'in kızı
Georgy (bkz. Georgiana Reed)
Giancinta (s434) Rochester'ın Céline'den sonra birlikte olduğu İtalyan
Gibson (s327) Georgina ve Eliza Reed'in dayısı
Grace Poole (s147) Thornfield'daki hizmetçi kadın
Gryce (s118) Lowood Okulundaki öğretmen bayan
Hannah (s469) St. John'un otuz yıllık hizmetçisi
Helen Burns (bkz. Burns)
Henry Lynn (s241) Lady Lynn'in oğlu
Ingram (s220) Rochester'ın tanıdığı güzel hanımefendi.
Jane (bkz. Jane Eyre) ya da (s124) Bessie'nin kızı
Jane Elliot (s470) Jane'in sahte ismi
Jane Eyre (s5) Romanın başkahramanı
Janet (bkz. Jane Eyre)
John (bkz. John Reed) ya da (s132) Bayan Fairfax'ın arabacısı
John Eyre Rivers (bkz. St. John Rivers)
John Green (s406) Bay Wood'un katibi
John Reed (s5) Bayan Reed'in oğlu
Julia Severn (s86) Lowood Okulundaki öğrenci
Leah (s132) Bayan Fairfax'ın hizmetçisi bayan
Leava (bkz. Robert Leaven)
Leaven (bkz. Bessie Leaven)
Lizzy (bkz. Eliza Reed)
Lloyd (s23) Eczacı adam
Lord Ingram (s219) Rochester'ın arkadaşı. Lady Ingram'ın oğlu. Blanche Ingram ve Mary Ingram'ın kardeşi
Louisa Eshton (s237) Bayan Eshton'ın kızı
Lynn (s237) Sir George Lynn'in kırk yaşlarındaki eşi
Madam Frédéric (s142) Adela'in annesi öldükte sonra yanında yaşadığı kadın
Madam Pierrot (s67) Lowood Okulundaki öğretmen bayan
Mary Ann Wilson (s106) Jane'in Lowood'daki en yakın arkadaşı
Mary Ingram (s238) Dul Lady Ingram'ın kızı
Mary Rivers (s472) St. John'un kız kardeşi
Mason (s265) İngiltere'ye yeni ayak basan Rochester'ın arkadaşı adam
Mesrour (s230) Rochester'ın siyah atı
Miles (s9) Bay Miles. John Reed'in öğretmeni
Miller (s57) Lowood Okulundaki öğretmen bayan
Naomi Brocklehurst (s66) Bay Brocklehurst'un eşi
Nasmyth (s116) Din adamı
Oliver (s456) İğne fabrikası sahibi adam ya da kızı (bkz. Rosamond Oliver)
Pierrot (bkz. Madam Pierrot)
Pilot (bkz. John)
Poole (bkz. Grace Poole)
Reed (s5) Bayan Reed. Jane'in dayısının karısı. Yengesi
Richard (bkz. Mason)
Rivers (bkz. St. John Rivers)
Robert (s315) Bessie'nin küçük oğlu ya da (bkz. Robert Leaven) ya da (bkz. Brocklehurst)
Robert Leaven (s124) Bessie'nin eşi Bayan Reed'in arabacısı
Rochester (s137) Thornfield malikanesinin sahibi
Rosamond Oliver (s508) St. John'un tanıdığı kadın
Rowland Rochester (s176) Rochester'ın ölen ağabeyi
Sam (s266) Albay Dent'in hizmetkârı
Sarah Reed (s24) Bayan Reed'in tam adı
Scatcherd (s67) Lowood Okulundaki öğretmen bayan
Smith (s67) Lowood Okulundaki öğretmen bayan
Sophie (s139) Adela'in Fransız bakıcısı
St. John Rivers (s469) Jane'i soğuktan kurtaran papaz
Temple (s43) Bayan Temple. Lowood Okulunun müdürü
Theodore (s46) Bay Brocklehurst'un ortanca kızı
Varens (s133) Jane'in Thornfield malikânesinde mürebbiyelik eğitimi verdiği öğrencisi
Wharton (s630) Mary Rivers'ın papaz kocası
Wood (s400) Peder
Yazınsal Sözcükler ve Deyimler
Abonoz gibi: Kapkara
"Orada bir dakika kadar durup duvardaki resimlere, tavandan sallanan bronz avizeye, zaman harcanarak ve incelikle oyulmuş meşe kasası ovalanmaktan ötürü abonoz gibi kararmış olan büyük duvar saatine baktım."
Amber: Amber balığından çıkarılan güzel kokulu, kül renginde bir madde
"Onda kutsanmışlara özgü bir erdem olduğunu hiçbir zaman düşünmedim, kutsallıktan ziyade geride bıraktığı bir tür amber ve misk kokusuydu."
Biilaç: Umutsuz ve çaresiz olarak
"'Sonra aç biilaç bir halde buraya kadar geldim.'"
Broş: Kadınların takındıkları süs iğnesi
"Saçlarımı topladım; tek takım olan inci broşu taktım."
Cevval: Davranışları çabuk ve kesin olan
"İlişkilerinin en başından beri birinin uysal yaratılışın diğerinin cevval yapısının etkisi altında olduğu açıkça belliydi."
Cibinlik: Sivrisinekten ve başka böceklerden korunmak için yatağın üstüne ve yanlarına gerilen çadır biçiminde tül
"Bayan Temple'ın yatağının yanı başında, yarısı beyaz cibinliğinin arkasına gizlenmiş küçük bir yatak vardı."
Çuha: Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş
"Çiçekler yaprakların arasından başlarını uzatmaya başlamışlardı; her yer kardelenler, çiğdemler, mor çuha çiçekleri ve altın gözlü hercai menekşelerle kaplanıyordu."
Ebruli: Üzerinde değişik renkler bulunan
"O yöndeki manzara bir yangın yerini andırıyordu; ebruli pusunun arkasında yanan bir sunak misali altın kırmızısı parıltılar saçılıyordu."
Eda: Davranış, tavır
"Beni gördüğünü mesafeli bir selamlama ya da buz gibi bir bakışla belli ederek mağrur ve soğuk bir edayla yanımdan geçip gidiyor, bazen de bir beyefendi nezaketiyle gülümseyerek başını eğip selam veriyordu."
Ekose: Çeşitli renk ve büyüklükteki karelerden oluşan (desen veya kumaş)
"Kahverengi elbisesi, ekoseli önlüğü, beyaz mendili ve şapkası; her zamanki ciddi ve sakin görüntüsüyle orada oturuyordu."
Enfiye: Kurutulmuş tütünden yapılan ve burna çekilen keyif verici, aksırtıcı toz, burun otu
"O sırada Bay Lloyd bir fiske enfiye çekmekteydi."
Erguvan: Baklagillerden, eflatunla kırmızı arası renkte çiçek açan, güzel bir süs ağacı, deliboynuz
"Bayan Fairfax, pencerenin tam karşısına gelen, erguvan renkli perdeleri yukarıya toplanmış geniş kemeri gösterdi."
Farbala: Fırfır
"Bir yandan Bayan Reed'in dantel farbalalarını ve yatak başlıklarının kenarlarındaki dantelleri ütüler, diğer yandan eski masallardan ve baladlardan derlenmiş aşk ve macera hikâyeleriyle veya Pamela ve Moreland Kontu Henry'den alıntılarla (ki bunu sonraları keşfetmiştim) heyecan dolu ilgimizi doyururdu."
Fiske: İki parmak ucu ile tutulabilen miktarda olan
"O sırada Bay Lloyd bir fiske enfiye çekmekteydi."
Fiyort: Norveç, İskoçya ve Kuzey Amerika kıyılarında buzulların oluşturdukları dik yamaçlı, derin eski buzul koyaklarının aşağı kesimlerinin deniz altında kalmasıyla oluşan körfez
"Bunlar, deniz kuşlarının yaşadıkları, sadece onlara ev sahipliği yapan ıssız kayalık ve fiyortlardan; Norveç'in en güney ucu olan Linddeness ya da Naze'den Kuzey Burnu'na kadar uzanan adalarla dolu kıyılarından söz eden bölümlerdi."
Goblen: Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme
"Duvarlarda goblen perdeler vardı."
Hami: Koruyucu
"'Umarım bu iç çekiş içtendir ve harika hamini üzmüş olmanın pişmanlığıdır.'"
Hatmi: Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan, çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi
"Bahçesi de çiçeklerle bezenmişti; hatmiler ağaçlar boyu uzanmış, zambaklar açmış, laleler ve güller tomurcuk vermişti."
Hercai: Aşkta değişken, vefasız
"Çiçekler yaprakların arasından başlarını uzatmaya başlamışlardı; her yer kardelenler, çiğdemler, mor çuha çiçekleri ve altın gözlü hercai menekşelerle kaplanıyordu."
İfrit: Doğu masal ve efsanelerinde kötü, korkunç cin
"Gytrash'in sırtında kimse olmazdı; her zaman yalnız olurdu ve bence ifritler, her ne kadar canavarların aptal bedenlerini mesken edinseler de sıradan insan kılığına bürünmeyi nadiren isterler."
İki dirhem bir çekirdek: Çok güzel ve özenli giyinmiş
"Temiz giyimli bir oda hizmetkârı ya da iki dirhem bir çekirdek bir uşakla karşılaşmadan bir zamanlar sakin olan holden geçmek ve bir zamanlar bomboş olan yatak odalarına girmek mümkün değildi."
Jüpon: İç etek
"Üçüncü kattaki bazı dolaplar karıştırıldı ve bulunan dantelli ve çemberli jüponlar, saten üstlükler, siyah şifon elbiseler ve dantel yakalar hizmetkârlarca kucaklanıp alt kata taşındı."
Kalantor: Gösterişi seven, varlıklı kimse
"'Bazıları saygın ve kalantor orta yaşlı beyefendiler, diğerleri genç, faal, yakışıklı ve neşeli.'"
Kaleydoskop: Bir ucu buzlu camla kapatılan, metal veya mukavvadan bir boru içine yerleştirilmiş aynaların aracılığıyla, boru içine konulmuş renkli küçük cisimlerin ve görüntülerin oluşturduğu çeşitli biçimleri gösteren araç, çiçek dürbünü
"Kalem kutumla kâğıt alıp iki kardeşten uzak bir köşeye, pencerenin yanındaki bir koltuğa çekiliyor ve hayal dünyamın sürekli değişen kaleydoskobunda kısa bir an görünüp kaybolan her manzarayı resmederek oyalanıyordum."
Kopça: Bir giysinin iki yanını bitiştirmeye yarayan ve metal bir halka ile bir çengelden oluşan araç, agraf
"Üzerinde kürk yakalı, metal kopçalı bir binici pelerini vardı."
Lüle lüle: Kıvrım kıvrım
"Ufak tefekti; ince hatlı solgun bir yüzü, beline kadar inen lüle lüle, gür saçları vardı."
Mahmur: Uykudan sonra üzerinde sersemlik, ağırlık bulunan
"Aç o mahmur gözlerini de melun aptallığına bak."
Manşon: Elleri soğuktan korumak için kullanılan astarlanmış kürk, el kürkü
"Siyah yolculuk elbisemi fırçalamış, şapkamı, eldivenlerimi ve manşonumu hazırlamış; bir şey unutmadığımdan emin olmak için bütün çekmecelerimi kontrol etmiştim."
Maun: Tespih ağacıgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen büyük bir orman ağacı, akaju
"Heybetli maun sütunlar üzerine oturtulmuş, koyu kırmızı Şam ipeğinden perdelerle süslenmiş karyola odanın ortasında tıpkı bir tapınak gibi duruyordu."
Melon: Yuvarlak ve bombeli (şapka)
"'O da pelerinliydi ama bu kez kaldırımda yankılanan mahmuzlu bir ayakkabının tıkırtısıydı ve kemer biçimindeki otel kapısından içeri giren melon şapkalı bir baştı.'"
Melun: Tanrı tarafından lanetlenmiş olan, lanetli
"Aç o mahmur gözlerini de melun aptallığına bak."
Metanetli: Acılar karşısında dayanma gücünü yitirmeyen, dayanıklı, metîn
"Kendi kendime, 'Nasıl böylesi sakin ve metanetli durabiliyor?' diye sordum."
Muğlak: Anlaşılması güç, anlaşılmaz, karışık, çapraşık
"Biraz durup düşünseydim bu soruya alışılmış muğlak ve kibar cevaplardan birini verirdim ama cevap hiç düşünmeden ağzımdan çıkıverdi."
Muhteris: Hırslı
"'Ama muhterissin Jane. Bunu kabul etmek zorundasın.'"
Mutemet: Dairelerde, iş yerlerinde bazı para işlerine bakan görevli
"Varlığı ve aile bağlantıları yüzünden devre dışı bırakılamayan Bay Brocklehurst mutemetlik görevini hâlâ sürdürüyordu."
Müşkülpesent: Bir işi yapmamak için türlü bahaneler uyduran
"Şımarık, son derece inatçı, müşkülpesent ve küstah tavırlı Georgiana'nın her isteği yerine getiriliyordu."
Müştemilat: Eklentiler
"Mayısın birinde, öğleden sonra beşte Gateshead'deki müştemilata ulaştım."
Pandomim: Sözsüz oyun
"Sessiz bir tören başladı ki bunun nikah pandomimi olduğunu anlamak hiç zor değildi."
Pejmürde: Eski püskü, yırtık
"'Evet, hanımefendi... Ama öyle pejmürde ki.'"
Pupa yelken ilerlemek (veya gitmek): Yelkenler, arkadan esen rüzgârla şişmiş olarak, tam yolla
"İki anne de geniş, beyaz sabahlıklarıyla pupa yelken yol alan gemiler gibi ona yaklaşıyorlardı."
Reverans: Selam veya teşekkür için eğilerek veya dizleri kırarak yapılan hareket
"Bu ürkütücü şeyi saygılı bir reveransla Bayan Scatcherd'e uzattı ve sorna ona söylenmeden sessizce yakasını açtı."
Sebatkâr: Bir işi yılmadan sonuna kadar götüren, direşken, sebatlı
"'Sekiz yıl, öyle mi? Sebatkâr bir yapınız olmalı.'"
Şifon: İpek iplikle dokunmuş ince, şeffaf kumaş
"Elbette bu eğlencelerin hiçbirine katılmama izin verilmedi; benim payıma düşen, Eliza ve Georgiana'nın her gün giyinip süslenmelerine şahitlik etmek, kıpkırmıız kuşaklı şifon elbiseler ve bukleleri özenle taranmış saçlarla salona inişlerini izlemek."
Tarh: Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer
"Bu tarhlar, çiçek ekmek üzere öğrencilere verilmişti."
Tevekkeli: Boşuna, boş yere, sebepsiz olarak
"'Tevekkeli değil başka bir dünyadan gelmiş bir görüntünüz var.'"
Üveyik: Güvercinlerden, korularda yaşayan, eti için avlanan, boz renkli bir kuş
"Kuzu gibi uysallık ve üveyik gibi duygusallık onun otoriter tavrını artıracak olsa da beynini bu denli mutlu edemez, hislerini bu denli tatmin edemez ve zevkine bu denli uyamazdı."
Vakur: Ağırbaşlı
"Aksine bütün gözler üzerinde olduğu halde vakur bir biçimde öylece durdu."