Fransız Teğmenin Kadını - John Fowles
künye
John Fowles (1926-2005) İngiliz romancı, hikâyeci, şair ve denemeci. Fowles, mit ve gizemi gerçekçilik ve varoluşçu düşünce ile birleştiren romanlarıyla yüzyılın önemli yazarları arasına girmiştir. Gerilim romanı, Victoria dönemi romanı, ortaçağ öyküsü ve otobiyografi gibi geleneksel düzyazı biçimleriyle deneyler yapmış, bu biçimler aracılığıyla yirminci yüzyıl sanatını ve toplumunu yorumlamıştır. Fowles karmaşık durumlar ve efsane, sanat ve tarihten alınma unsurlarla dolu sahneler yaratan, anıştırma ve betimleme tekniklerini sık kullanan bir yazardır. Romanların anlatı yapısı güçlü, karakterleri canlı, inandırıcıdır. Bu karakterlerin çoğu toplumun genelgeçer kurallarının dışında yaşar; romanların dramatik gerilimi bu karakterlerin kendilerini yeniden değerlendirmelerini gerektiren can alıcı dönüm noktalarına ulaşmalarıyla sağlanır. Fowles’un kadın kahramanları zeki ve bağımsızdır; erkek kahramanlar ise hayatlarındaki bulmacalara yanıt arayan, genellikle kararsız ve yalıtılmış durumdadırlar. Çoğu durumda aradıkları basit çözümleri bulamadıkları gibi, arayışları esrarın daha da artmasıyla sonuçlanır. Fowles her şeyi bilen Tanrı-yazar rolünü reddeder; bu tavrı, romanlarını okuru tatmin edecek finallerle bitirmeyi reddetmeyi de içerdiği için bazı okurlarını kızdırmıştır. Oysa Fowles yarattığı karakterlere kendi sınırları içinde seçme ve davranma özgürlüğü tanımanın yazar sorumluluğunun gereği olduğuna inanır. Bu uygulama, Fowles’un, iradesini ve bağımsız düşüncelerini kullanarak topluma uyum göstermeye direnen ve böylece şansın hayat üzerindeki etkisini sınırlayan “sahici” insan anlayışına koşuttur.
İlk romanı The Collector (1963; Koleksiyoncu, Çev. Münir Göle, Ayrıntı Yayınları, 2001) büyük bir ticari başarı kazanmış, kitap hakkında yapılan değerlendirmelerde hikâyenin Herakleitos’tan alınan, Az yani seçkinler ile Çok, yani kitleler arasındaki mücadele temasını işlediği vurgulanmıştır. Fowles bir düşünce metni olan ikinci kitabı The Aristos’ta (1964; Aristos-Yaşam Üzerine Notlar, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2001) sanat, din, siyaset ve toplum hakkındaki düşüncelerine yer vermiştir. The Magus (1965; Büyücü, Çev. Meram Arvas, Ayrıntı Yayınları, 2006) labirentimsi yapısıyla Fowles’un anlatı ustalığını gözler önüne serer. Yazımına 1952’de başladığı bu roman ilk kez 1965’te yayımlanmış, 1977’de yazarın yaptığı birçok üslup ve yapı değişikliğiyle tekrar yayımlanmıştır. The French Lieutenant’s Woman (1969; Fransız Teğmenin Kadını, Çev. Aslı Biçen, Ayrıntı Yayınları, 1999) Fowles’un en başarılı ve yenilikçi romanı olarak değerlendirilmiştir. The Ebony Tower (1974; Abanoz Kule, Çev. Aysun Babacan, Ayrıntı Yayınları, 2008) her biri bir sanat biçimiyle bağlantılı ve yaratım sürecinin bir yönüyle ilgili öykülerden oluşur. Ayrıntı Yayınları’nın yayın programında bulunan Daniel Martin (1977) bir adamın kendini arayışını konu alan, Fowles’un deyişiyle “duygusal anlamda otobiyografik” bir romandır. Mantissa (1982; Mantissa, Çev. Aysun Babacan, Ayrıntı Yayınları, 2001) cinsellikten edebiyat kuramına bir dizi konuyu ele alır ve modern edebiyatta yazarın rolü üzerinde odaklanır. Akıl ile boş inanç, delilik ve doğaüstü, özgürlük ve rastlantı, bilim ve büyü gibi kavramların tartışıldığı, çarpıcı bir gerilim romanının ötesine uzanıp metafizik boyutlara da erişen son romanı A Maggot (1985; Yaratık, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2000) ise on sekizinci yüzyılda Shaker mezhebinin ortaya çıkışını konu edinir. Kendi yapıtlarının yazılış serüveninden toplumsal analizlere kadar çeşitli yazılar içeren en son yapıtı Wormholes (1998; Zaman Tüneli, Çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yayınları, 2004) ise makale ve söyleşilerinden oluşuyor.
1968 yılından itibaren Fowles İngiltere’nin güneyinde, küçük bir liman kasabası olan Lyme Regis’te yaşamıştır. Yaşadığı yerin yerel tarihine duyduğu ilgiden dolayı 1979’da Lyme Regis Müzesi’nin kuratörlüğüne atanan Fowles, 5 Kasım 2005’te yaşama veda etti.
Kitabın Konusu
İngiliz edebiyatının yaşayan belki de en büyük ustası olan John Fowles, anlatı kurmaktaki mahareti, çarpıcı üslubu ve deneyciliğiyle dikkati çeken bir yazar. Hiç abartmadan yüzyılın en iyi romanları arasında sayabileceğimiz Fransız Teğmenin Kadını’nda bu özellikler mükemmel bir bileşime ulaşıyor. Bir kere olağanüstü başarılı bir atmosfer yaratıyor yazar, Viktorya döneminde yaşamanın ne anlama geldiğini bütün netliğiyle ortaya seriyor. Sonra eşine az rastlanır bir gizem yaratıyor, kitap bittiğinde bile gizeminden bir şey kaybetmeyen bir gizem bu. Ve nihayet bilgeliğine sizi hemen ikna eden bilge ve son derece zeki bir denemeci üslubuyla varoluşçuluğun “sahicilik” ve özgürlük arayan insan soyutlamasını ete kemiğe büründürüyor, ama tanrı anlatıcı rolünü de sorgulamaktan geri kalmıyor.
Fowles dünya tarihinin en tutucu dönemlerinden biri olan, her şeyin ve özellikle de edebiyatın sıkı kurallara ve “görev” bilincine bağlı olduğu Viktorya çağından aykırı bir aşk öyküsüyle sesleniyor okura. Roman başarısını büyük ölçüde nefis diyaloglarına ve iki karakter arasındaki gerilime borçlu. Kadınların “görev”lerinin boyun eğme ve çocuk yapmayla sınırlı olduğu bir dönemde, romanın kadın kahramanı Sarah, inanılmaz sezgi gücü, özgürlüğe olan tutkusu ve estetik olana duyduğu sevgiyle hemen romanın çekim merkezine yerleşiyor. Toplumsal kodları umursamaksızın sevmek neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan kaçınmayan özgür bir kadın Sarah. Erkek kahraman Charles ise görmüş geçirmiş bir aristokrat, ama görmüş geçirmişlikle bir aristokrattan beklenenler arasındaki dengeyi tutturmakta zorlanan biri. Sarah’yla tanıştıktan sonra bu bıçak sırtındaki denge darmadağın olur. Charles, çağının toplumsal statüsünün, eş dost çevresinin talepleri ile yolu aşktan geçen Aşkınlık ve Sahicilik, tek kelimeyle Özgürlük arayışı arasında bir seçim yapmak zorunda kalır...
Roman okumanın benzersiz hazzından haberdar olanlar, Nabokov’un deyimiyle “belkemiğini titreten” kitaplar okumayı özleyenler ve sahici bir aşk yolculuğuna çıkmak isteyenler için...
Kitap Eleştirisi
Fransız Teğmenin Kadını 1800'lerin Viktorya dönemini eleştiren 1969 basımı nadir kitaplardan biri. Yazar John Fowles'un meşhur olmasını sağlayan, tüm hayatını kıyı bir kasabada geçirmesine sebep olan kitap aynı zamanda. Aşk romanı gibi görünmesine rağmen aslında bir aşk romanı değil. Daha çok Viktorya döneminin ahlak anlayışını sorgulayan feminist bir roman. Bu yüzden kitabın adına aldanıp aşk romanı okuyacağınızı sanıyorsanız büyük bir hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Öncelikle kitabı bizlere sunan Ayrıntı Yayınevini hiç beğenmediğimi belirteyim. Çünkü maliyetleri sonuna kadar kısmak adına kitapta tek bir boş sayfa bırakmamışlar. Sayfa boşlukları çok az, basım kalitesi düşük. Bu yüzden kitabı satın almadan önce bulabilirseniz e-kitap versiyonunu okumanızı öneririm. Kitabın fiziksel yapısını bir kenara bırakıp içeriğine göz atacak olursak... Karakterler kafanızı karıştıracak kadar fazla değil. Konu sürükleyici ve akıcı. Özellikle ilk sayfalardaki sürükleyicilik kitabın sonlarına doğru azalıyor. Buna rağmen yazar artık okurun sıkıldığını mı anlıyor bilemem fakat kimi noktalarda romana müdahalelerde bulunuyor ve karakterler hakkındaki görüşlerini zamansızca belirtiyor. Bu da kitabı ilginç ve çekici kılan özelliklerden biri. Her bölümün başında başka eserlerden alıntılar yapılması da kitaba güzel bir tat katmış. Yazınsal sözcüklerin zenginliği 1969 basımı bir İngiliz romanından beklenmeyecek derecede yüksek. Bunda çevirmen Aslı BİÇEN'in katkıları da büyüktür elbette.
Kitap okurken sıkmıyor diyemeyeceğim fakat en azından çok fazla sıkmıyor diyebilirim. Akıcılık ve sürükleyecilik biraz önce de belirttiğim gibi kitabın başlarında yeterliyken sonlarına doğru biraz da olsa azalıyor. Süslü ve yoğun anlatımlardan uzak durulmuş. Bölümler gereksiz yere uzun tutulmamış. Konu bütünlüğü kimi bölümlerde anlamsızca bölünse de bir şekilde okuyucunun tüm roman boyunca kitaba adapte olması başarılı bir şekilde sağlanmış. Basit ve anlaşılır bir dille yazılmasına mukabil kitabı otuz yaş ve üzeri okuyucular için önermekteyim.
Kitabın ünlü aktris Meryl Streep'in oynadığı 1981 yapımı filmi de bulunmaktadır. İlgilenenler bu adresten filmin imdb sayfasına göz atabilir.
Kitabı Aslı BİÇEN'in eşsiz çevirisi ile okuyabilirsiniz.
Keyifli okumalar!
Fransız Teğmenin Kadını Romanının Karakterleri
Aubrey (s425) Avukat
Bella Tomkins (bkz. Tomkins)
Ben (s206) Demirci Ebenezer'in babası
Benson (s223) Baş uşak
Betty Anne (s358) Bayan Endicott'un hizmetçisi
Bob Amca (bkz. Sir Robert)
Camillo (s316) Hayat kadınlarını satan kadın
Charles Algernon Henry Smithson (s427) Charles'ın tam adı
Charles Smithson (s13) Cobb'da yürüyen çiftten erkek olanı
Charley (bkz. Charles Smithson)
Disraeli (s114) Charles'ın arkadaşı Yahudi beyefendi
Ebenezer (s206) Demirci
Emily (bkz. Sarah Woodruff)
Endicott (s358) Sarah'ın yanında kaldığı kadın
Ernest Freeman (bkz. Freeman)
Ernestina (bkz. Tina)
Fairley (s26) Bayan Poulteney'in yanında çalışan dul kadın
Forsythe (s31) Bayan Poulteney'in ziyaret ettiği papaz
Frederick (s30) Bayan Poulteney'in ölen kocası
Freeman (s293) Ernestina'nın babası ya da Ernestina
Fursey-Harris (s41) Charmouth papazı
Gladstone (s114) Charles'ın arkadaşı beyefendi
Grogan (s69) Doktor
Harry Montague (bkz. Montague)
Hawkins (s204) Charles'ı çocukken büyüten başhizmetçi bayan
Henry (bkz. Charles Smithson)
John Talbot (s40) Sarah Woodruff'un ailesinde mürebbiyelik yaptığı yüzbaşı
Lady Cotton (s30) Lyme'nin birkaç kilometre ötesinde oturan, hayır işleri ile ünlü kadın
Locke (s435) Jericho malikanesinden albay
Mantague (s275) Charles'ın mali işlerini yürüten avukat
Mary (s85) Ernestina'nın hizmetçisi
Matthei (s260) Doktor
Michael Grogan (bkz. Grogan)
Millie (s66) Bayan Poulteney'in hizmetçilerinden biri
Monsieur Varguennes (s44) Fransız Teğmen
Montague (s424) Charles'ın arkadaşı
Murphy (s425) Avukat
Nat (bkz. Nathaniel)
Nathaniel (s311) Psikopos Tom'un oğlu
Poulteney (s15) Fransız Teğmenin Kadını'nın yanında tanıştığı yaşlı bayan
Robert (bkz. Sir Robert)
Rogers (s329) Hizmetçi bayan
Sam (s47) Charles'ın hizmetçisi
Sam Farrow (bkz. Sam)
Sarah Woodruff (s32) Papaz Forsythe'nin Bayan Poulteney'in yanında çalışmasını önerdiği kadın. Fransız Teğmenin Kadını
Saray Emily Woodruff (s428) Sarah'nın tam adı
Sir Robert (s200) Charles'ın amcası
Smithson (bkz. Charles Smithson)
Talbot (s44) Bayan Talbot, John Talbot'un eşi
Tina (s12) Cobb'da yürüyen çiftten kadın olanı
Tom (s311) Piskopos
Tomkins (s206) Charles'ın amcası Robert'in yeni eşi
Tranter Teyze (s18) Ernestina'nın teyzezi
Varguennes (bkz. Monsieur Varguennes)
Yazınsal Sözcükler ve Deyimler
Arduvaz: Kayağan taş
"Yerler arduvaz kaplıydı."
Arşınlamak: Amaçsız, geniş adımlarla dolaşmak
"Ama Charles odayı arşınlarken, düşünceler, tepkiler, tepkilere tepkiler böyle öfkeyle zihninden geçip gidiyordu."
Banjo: Amerika zencilerinin çaldığı gitar biçiminde, madenî gövdesi olan beş veya daha çok telli bir müzik aleti
"İki laternacı birbirleriyle, bir banjocu da ikisiyle birden rekabet halindeydi."
Bıçkı: Tahta veya ağaç biçmekte kullanılan, karşılıklı iki sapı olan ve iki kişi tarafından kullanılan büyük testere
"Mary'nin, Londralı bıçkının zihni üzerindeki etkisi gerçekten düşündürücü olmuştu."
Cezir: Kök ya da alçalma
"Charles itiraf dalgasını takip eden bir cezirle, bir boşa gitmişlik hissiyle sersemledi."
Cumba: Yapıların üst katlarında, ana duvarların dışına, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon. Eski evlerde pencere hizasından sokağa doğru çıkıntısı olan kafesli bölüm
"Şöminede ateş yanıyordu; denize bakan cumbalı pencerenin önündeki yuvarlak masada, kâhyanın hemen toplamaya başladığı, doktorun tek başına yemek yediğinin kanıtı artıklar duruyordu."
Dispanser: Sağlık ocağı
"Anlaşılan doktor dispanserdeymiş."
Doru: Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan, yağız (at)
"Bir süre sonra yol düzleşti ve kırbaç doru atın sırtında bir kez daha tembel tembel şakladı."
Drahoma: Hristiyan ve Musevilerde gelinin damada verdiği para veya mal
"Çünkü ilk aklına gelen Charles'ın drahomayı artırması için ricaya geldiği olmuştu."
Flanel: Keten ve yünden dokunan kumaş
"Altı çivili sağlam botlar ve flanel pantolonun üzerine çekilmiş tozluklar giymişti."
Frak: Resmî törenlerde giyilen uzun etekli, eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı, siyah erkek ceketi veya takımı
"Charles frakını işaret etti."
Göz bağcı: Göz bağı yapan kimse, illüzyonist
"Varguennes gibi göz bağcı bir alçağın pençesine ne kadar kolay düşebileceğini gözünde canlandırabiliyordu."
İfrat: Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma, taşkınlık, tefrit karşıtı
"Ünlem işaretlerini ifrata vardırdım."
İstidat: Yetenek
"Yaşlı hanım her zamanki istidadıyla büyük bir görev ihmali saptamıştı."
Kâfur: Kâfur ağacından elde edilen, hekimlikte kullanılan, beyaz ve yarı saydam, kolaylıkla parçalanan, güzel kokulu bir madde
"Beyaz bir Pekin köpeğini andırıyordu: Daha doğrusu içi doldurulmuş bir Pekin köpeğini; çünkü, koloeradan korunmak için göğsünde küçük bir kâfuru kesesi taşıyordu..."
Kombinezon: Kadınların giydikleri kısa ve kolsuz iç çamaşırı
"O akşamüzeri elbisesinin düğmelerini açıp kombinezonu ve iç çamaşırlarıyla aynanın karşısına geçti."
Laternacı: Kolu çevrilerek çalınan, sandık biçiminde org türünü çalan kimse
"İki laternacı birbirleriyle, bir banjocu da ikisiyle birden rekabet halindeydi."
Manifatura: Fabrika yapımı her türlü kumaş, bez vb. dokuma
"'Onun için sadece bir manifaturacının kızı olduğumu çok iyi biliyorum.'"
Maroken: Fas'ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi
"Kurtları kovaladıktan sonra Ernestina tuvalet masasına gitti, bir çekmecenin kilidini açıp içinden siyah maroken kaplı, altın kilitli günlüğünü çıkardı."
Mendirek: Kıyılarda dalgakıranla yapılmış liman
"Büyük mendirek o gün ıssız olmaktan çok uzaktı."
Meneviş: Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, hare, dalgır
"Charles'ın sık sık bu gri menevişli gözlerle ödüllendirilmesinin nedeni işte buydu."
Metruk: Bırakılmış, terk edilmiş, kullanılmayan
"Yosunlu ve metruk olan çatı, ahırdan çok bir kulübeye benzeyen küçük taş yapının hüzünlü görüntüsünü iyice pekiştiriyrodu."
Mintan: Yakasız, uzun kollu erkek gömleği
"Kırmalı mintanlar giymiş iki yaşlı adam karşı karşıya durmuş konuşuyordu."
Müreffeh: Gönençli
"Beau Brummel'in solgun vârisleri 'züppe' diye biliniyordu; ama yeni, genç, müreffeh zanaatkârlar ve Sam gibi sözümona bir basamak üstte olan hizmetkârlar giyim kuşamda onlarla yarışa girmişti."
Müşfik: Sevecen
"'Neysem o olmak istiyorum, ne kadar iyi ve müşfik olsa bile bir kocanın evlilik içinde benden olmamı bekleyeceği kişi değil.'"
Müşkülpesent: Güçbeğenir, bir işi yapmamak için türlü bahaneler uyduran
"Amcasının onun müşkülpesent Londralı hallerinden pek de hazzetmemiş olduğunu biliyordu."
Mütenasip: Orantılı, oranlı, uygun
"Lyme'nın medarı iftiharı olacak denli mütenasip bir kızdı."
Nekahet: Hastalıktan yeni kurtulmuş zayıf ve hâlsiz olan kimsenin durumu
"Nekahet döneminde bir gün, endişeli papazın ziyaretlerinden birini fırsat bilip temkinle vicdanını gözden geçirdi."
Pitoresk: Resimsi
"Eski İngiltere'den kalma böylesi kıyafetler 1867'de pitoresk bir hale gelmelerine rağmen hâlâ sıkça giyiliyordu ve her köyde kırmalı gömlekli yaşlılar vardı."
Punç: Çay, şeker, tarçın, limon karışımına rom veya kanyak gibi damıtılmış alkollü bir içki katılarak yapılan ve buharlaşan alkolü yakıldıktan sonra içilen bir içki türü
"Gözlerinin önünde bir kâse sütlü punç ve bir şişe şampanya belirmişti."
Roba: Bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça
"Dördüncü köylü çok yaşlı bir adamdı, hâlâ gençliğindeki gibi büzgülü, robalı mintan giyiyordu."
Salimen: Sağ ve esen olarak, hiçbir kötü durumla karşılaşmadan
"Sonunda bu sesten ve ona eşlik eden alaylı kahkahalardan salimen uzaklaştığında Charles, Londra havasının bir başka bileşenini hatırladı."
Sarsak: Yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle güçsüz kalarak vücudu titrer gibi sarsılan (kimse), değişken, sağlam olmayan
"Bayan Hawkins onu karşılamak için sarsak adımlarla patikadan indi."
Sebat etmek: Sözünden veya kararından dönmemek, bir işi sonuna kadar götürmek, direşmek
"'Cahil kişiler sizin günahınızda sebat ettiğinizi düşünebilirler."
Tente: Genellikle güneşten korunmak için bir yerin üzerine gerilen bez, naylon vb.nden yapılmış örtü
"Charles bahar güneşinin tadını çıkarsın diye tentesi indirilmiş olan payton bahçe kapısından içeri girdi."
Teskin etmek: Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırmak, dindirmek
"Charles da telaşla peşinden gitti, her an kolunu yakalamaya hazırdı; çünkü o ruhsuz teskin etme çabasının düşündüğü etkinin tam tersini yarattığını anlamıştı."
Vakar: Ağırbaşlılık
"Papaz ona vakarla baktı."
Vakur: Ağırbaşlı
"O vakur, hüzünlü ve dolaysız kocaman gözlerde bir alaycılık belirdi."
Vesvese: Kuruntu
"Onun kadar vesveseli olmayan Ernestina ise sadece şaşırmıştı."
Vikont: Batı ülkelerinde baron ile kont arasında bir soyluluk unvanı
"Hakkını vermek lazım, bir vikontu çok fazla bulup gerçi çevirebilirdi; oysa bir baronet gayet münasipti."