tutunamayanlar
12.07.2020

Tutunamayanlar - Oğuz Atay

künye

tutunamayanlar thumbnail
Adı
Tutunamayanlar
Yazar
Oğuz ATAY
Türü
Roman
Anlatım Tarzı
Gerçekçi
Anlatım Yönü
Olay Betimlemeleri
İlk Basım Yılı
1972
Sayfa Sayısı
724
Kitle Yaş Aralığı
30+
Ort. Okunma Süresi
14 saat
Doğruluk
Yalınlık
Duruluk
Sadelik
Akıcılık
Açıklık
Yoğunluk
Özlülük
Özgünlük
Doğallık
Kalıcılık
Etkileyicilik
Genel Ortalama

Oğuz Atay, 12 Ekim 1934'te Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde dünyaya geldi. Babası, ağır ceza yargıcı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) VI. ve VII. dönem Sinop, VIII. dönem Kastamonu vekili Cemil Atay'dır. İlk ve ortaokulu Ankara'da okuyan Atay, 1951'de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Askerliğini 1957-59 yılları arasında yaptıktan sonra tamir ve kontrol elemanı olarak Kadıköy vapur iskelesinin yapımında çalıştı. Görevinden istifa ettikten sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayımlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı.

Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.

Kitabın Konusu

Ülkemizin en değerli yazarlarından biri olan Oğuz Atay’ın yazıldığı dönemde büyük tartışma konusu olmuş eseri Tutunamayanlar, 1972 yılında yayımlanmıştır. Eser, bilinç-akışı tekniğiyle döneme damgasını vurarak Türk Edebiyatı’nda yeni bir çağı başlatmıştır. Pek çok eleştirmen, Tutunamayanlar’ı Türk Dili’nde yazılmış en iyi eser olarak değerlendirmektedir.

Tutunamayanlar Oğuz Atay ismiyle özdeşleşmiş bir roman olarak, büyük yazarımızın hayatından izler taşımasıyla da kısmen otobiyografik bir eser olarak da değerlendirilebilir. Roman, son derece üst düzey diliyle çevirisi en zor romanlar arasında yer alır. Tutunamayanlar, sadece birkaç dile çevrilebilmiştir. “Het leven in stukken” adı altında Flemenkçeye (Hollanda Dili) çevrilen eser, eserin Hollandalı çevirmenine ödül kazandırmıştır.

Tutunamayanlar konusu itibariyle intihar eden arkadaşının geçmişini araştıran Turgut Özben’in, söz konusu arkadaşı Selim Işık’ın modern hayata neden “Tutunamadığı”nı öğrenme çabasını anlatmaktadır. Romanda Turgut’un karşılaştığı her kişi Selim Işık’ı tanıyan kişilerdir ve her biri Turgut’a Selim’in farklı yönlerini aktarmaktadır.

Kitap Eleştirisi

Tutunamayanlar kitabını 2000'lerin başından beri görmekteydim. 2010'larda ise popülerliği zirve yaptı diyebilirim. Adını birçok yerde duyuyordum. Daha sonra 1000kitap.com ve ekşi sözlük sitelerinde kitapla ilgili incelemeleri okudum. Abim de bunaltıcı bir kitap olabileceğini söyledi. Okumak artık farz olmuştu. Perşembe e-kitabını satın aldım. Perşembe ve cuma günü birer saat okudum. Cumartesi günü bitirdim.

Baştan belirteyim ki bu kitap öyle bildiğiniz romanlar gibi değil. Akıcı değil. Sürükleyici değil. Otuz yaşın altındaysanız sıkılabilirsiniz. Yaklaşık yedi yüz sayfa ve okurken bunabilirsiniz. Hatta kitabın bir bölümü benim e-kitap okuyucuda elli üç sayfa sürüyordu ve tek bir paragraf yoktu. Fiziki kitapta bu bölümün sayfa sayısının yetmiş üzeri olduğu söyleniyor. Yani bir bölüm okuyorsunuz ve tek bir paragraf yok. Tek bir satır boşluğu yok. Okumadan önce lütfen bunu göz önünde bulundurun.

Kitap Turgut adlı karakterin lösemiye yakalandıktan sonra intihar eden Selim'e duyduğu özlemi dile getiriyor. Başlarda onun ölümünü kabullenmek istemiyor ve Selim'i tanıyan herkesle iletişime geçiyor. Son günlerinde ne yaptığını öğrenmeye, neler yaşadığını anlamaya çalışıyor.

Kitabın sonlarına doğru Selim'in tuttuğu günlükten son günlerine şahit oluyoruz. Hatta bir yer var ki benim okurken kanım dondu:

Bu kıskanç korku gelinceye kadar, yaptıklarım bakımından değilse de, aklımdan geçenler bakımından aşağılık bir hayat yaşadım. Büyük ve güzel şeyler yerine, aşağılık şeyler düşündüm. Şimdi de durum düzelmiş değil; hiç bir şey düşenemiyorum. Çok bayağı bir olay. Neresinden tutulsa insanın elinde kalıyor: dağınık ve çürük bir örgü. Evet, haklıydı akrabalar. Ben, normal olmadığım için anormal bir çocuktum. Allah beni kahretsin ve ediyor da. Montaigne, kötü davranışlardan, istemediğiniz için kaçının, diyor: beceremediğiniz için değil. Beni ne güzel açıklıyor. Ben de diyorum ki: Sayın Montaigne ve sizin gibiler! Canınız cehenneme! Sizin haklı olmanız bana hiç bir şey kazandırmıyor. Köşemde kıvrılıp ölüyorum işte. Siz de sevimli akrabalarım kadar yabancısınız bana. Adınız Marki bilmem ne de olsa... Tabiî siz gurur duyuyorsunuz düşüncelerinizden. Diyorsunuz ki, Selim Işık diye bir mesele olmamıştır. Olmayan bir mesele için, düşünce tarihinin insanı yücelten gelişimini bozamayız. Siz, kendini şövalye sanan Don Kişot gibi ilginç de değildiniz üstelik. Özür dileriz, bizi rahatsız etmeyin. Düşünecek meselelerimiz var. Her gün yüzbinlerce insan ölüyor. Ancak ilginç olaylarla uğraşabiliriz. Next please!

Kitabın özellikle başlarında oldukça fazla eski Türkçe kelimeler kullanılmış. Bu yönüyle yeni nesil için biraz olumsuz olabilir. Buna rağmen bazı bölümlerde eski Orta Asya Türkleri ve yaşantıları anlatılmış. Bu yönüyle de ilgi çekici. Başta da belirttiğim gibi akıcı ve sürükleyici bir kitap değil Tutunamayanlar. Fakat kitap bir şekilde sizi kendisine bağlıyor. Sonunu merak ediyorsunuz.

Tutunamayanlar'ı, Oğuz Atay'ın tabiri ile Disconnectus Erectus'u belirli bir olgunluk seviyesine gelmiş olanlara tavsiye ediyorum. Türk edebiyatının başyapıtlarından biri.

Roman Kahramanları

Tutunamayanlar kitabında bahsi geçen karakterler aşağıda listelenmiştir.

Ahmet: (s282) Selim'in arkadaşı
Aydan: (bkz. Sabahat)
Aydın: (s378) Selim'in arkadaşı
Ayhan: (s377) Selim'in arkadaşı
Aysel: (s187) Selim'in arkadaşı. Esat'ın kızkardeşi
Ayten Gürses: (s288)
Birsen: (s288) Hilmi'nin karısı
Burhan: (s52) Selim'in arkadaşı
Bülent: (s127) Selim'in arkadaşı
Cahit: (s285) Selim'in arkadaşı
Cemal: (s194) Gazetecilikten zengin olan adam
Cevdet: (s367) Selim'in arkadaşı
Dumrul: (s127) Saffet'in ağabeyi
Efruz Bey: (s344) Selim'in lisedeki edebiyat öğretmeni
Ekrem Galip Aydıner: (s32) Turgut'un öğretmeni
Emrullah: (s154) Şoför
Ender: (s282) Selim'in arkadaşı
Erol: (s379) Selim'in okul arkadaşı
Esat Şener: (s200) Selim'in arkadaşı. Aysel'in ağabeyi
Güner: (s27) Selim ve Turgut'un arkadaşı
Günseli Ediz: (s11) Selim'in sevgilisi
Gürkan Tural: (s297) Selim'in futbol oynadığı arkadaşı
Haluk Sanver: (s137) Mimar
Hayriye Teyze: (s29) Turgut ve Nermin'in komşuları
Hilmi: (s285) Selim'in arkadaşı
Hulki Bey: (s137) Turgut'un patronu
Hüsnü Bey: (s32) Turgut'un babası
Kaya: (s15) Sevgi'nin arkadaşı Murat'ın babası. Nermin ve Turgut'un arkadaşları.
Kayhan: (s27) Selim ve Turgut'un arkadaşı
Kenan: (s23) Selim ve Turgut'un arkadaşı
Koço: (s134) Meyhanelerde kasap oyunu oynayarak hayatını kazanan
Mehmet Efendi: (s242) Turgut'un çalışanı
Metin Kutbay: (s137) Selim'in arkadaşı
Mustafa: (s140) Garson
Murat: (s331) Sevgi'nin arkadaşı çocuk
Muzaffer: (s417) Berber kalfası
Mürüvvet Hanım: (s32) Turgut'un annesi
Müzeyyen Hanım: (s52) Selim'in annesi
Naci: (s381) Sabahat'ın ağabeyi
Necati: (s17) Turgut'un arkadaşı
Necmettin: (s32) Turgut'un okul arkadaşı
Necmi: (s286) Selim'in Poker lakablı arkadaşı
Nermin: (s14) Turgut'un eşi
Nihat: (s377) Selim'in arkadaşı
Nusret: (s382) Tosyalı pirinç tüccarı Ahmet Bey'in oğlu
Olric: (s14) Turgut'un hayali arkadaşı
Osman Bey: (s417) Berberde çalışan adam
Ozan Taray: (s299) Selim'in arkadaşı
Özer: (s378) Nihat'ın sevgilisine aşık olan adam
Refik Sorgan: (s62) Selim'in askerliğinde binbaşı olan, şimdi ise albay olan komutanı
Reşit: (s377) Selim'in arkadaşı
Rüstem: (s251) Turgut'un on beş yaşındaki genç çalışanı
Rüştü: (s284) Selim'in arkadaşı
Sabahat: (s380) Selim'in okul arkadaşı
Sabri: (s377) Selim'in arkadaşı
Saffet: (s127) Selim'in yaşça büyük arkadaşı
Safter: (s150) Genelevde getir götür işlerini yapan adam
Salih Bey: (s246) Selim'in tiyatro öğretmeni
Salim Bey: (s378) Selim'in edebiyat öğretmeni
Selim Işık: (s11) Turgut'un yakın arkadaşı. Matematikçi
Serhat: (s283) Selim'in arkadaşı
Sevgi: (s325) Turgut ve Nermin'in büyük kızları
Sultan Abdülhamit: (s49)
Süheylâ: (s136) Süleyman Kargı'nın teyzesinin gelini
Süleyman Kargı: (s61) Selim'in arkadaşı
Tanaş: (s134) Garson
Tuna: (s325) Turgut ve Nermin'in küçük kızları
Tuncay: (s283) Selim'in arkadaşı
Turgay: (s284) Selim'in arkadaşı
Turgut Özben: (s11) Kitabın başkahramanı
Yıldırım: (s378) Selim'in okul arkadaşı
Yücel: (s287) Selim'in yazar olmak isteyen arkadaşı
Zeliha: (s143) Selim'in on dört yaşındayken aşık olduğu kendinden dört yaş büyük kız. Metin'in eski sevgilisi

Yazınsal Sözcükler ve Deyimler

Avdet: Dönüş, geri gelme
"Yalnız, el altından Turgut'a haber gönderilerek durum normale avdet edinceye kadar, halkın tahriklere kapılmasını önlemek ve kamu düzenini sağlamak amacıyla onun ve Selim'in isimlerinden şimdilik bahsedilmemesi istendi."

Cumba: Yapıların üst katlarında, ana duvarların dışına, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon
"Solda pencere, bir cumba."

Çuha: Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş
"Sonra, bu küçük altı küçük arabalar, yeşil çuha kumar masasının bir ucuna sıralanıyor."

Derun: Öz
"Henüz genç ve ateşli oldukları için meselelerin derununa nüfuz edemiyorlar."

Duhuliye: Giriş ücreti
"Her resmî Türk genci gibi, yani, sporla ilişkisi hiç bir zaman maç seyretmekten öteye gitmeyen her namuslu ve bunalmış vatandaş gibi siz de ayrı bir duhuliye ödemeden bu oyuna katılabilirsiniz."

Düstur: Genel kural
"Borjiya gibi 'Zafer veya hiç' düsturuna sadık kaldı."

Erkete: Gözetleme
"Erkete demek istiyorsunuz beyim. Erketelik de yaptım."

Hamiyet: Bir insanın kendi yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası
"Ne durumda olduğunuzu bilseydim, hamiyyetten gözümün yaşını tutamazdım, değil mi?"

Hasebiyle: Nedeniyle
"Benim bu gibi ruhi vaziyetlere alışık olmamam hasebiyle yanlış olarak açlık diye adlandırdığım kemirici duygu."

Hilafıhakikat: Gerçek dışı
"Aynı sütunlarda, aynı punda, aynı katrat ve ayhnı ifadeyle tekzip ederim. Beyanınız hilâf-ı hakikattir. Mahsulünüz garibe-i hilkattır."

Hercümerç: Altüst, karmakarışık, darmadağınık, allak bullak
"Turgut, pısırık bir baba ve müstebit bir annenin tesirinin ruhunda uyandırdığı hercümerci, çok küçük yaşta farketti."

İkmale kalmak: Bütünlemeye kalmak
"Sabri üç dersten ikmale kalmıştı."

İnhiraf: Sapma, başka bir tarafa meyletme
"Osmanlı ifade tarzından vahim inhiraflar gösteriyorsunuz."

İnikâs: Yansı, yankı
"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'."

İstidat: Yetenek
"Müziğe istidatı olmadığı için, bütün gün kemanı gıcırdatır, evde herkesin canını sıkardı."

İstihza: Gizli veya kinayeli bir biçimde alay
"Yok canım! Turgut, istihzaya başkalarında tahammül edemez."

İstinat: Dayanma, yaslanma, güvenme, kuvvet alma
"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir."

İzale: Yok etme, giderme
"Teklifinizin son maddesi, benim, bu gibi görüşmelerdeki münakaşa kabul etmez kuvvet üstünlüğümün izalesi demek oluyorsa da, şimdilik kaydıyla, reddetmediğimizi ifade edebilirim."

Jartiyer: Çorapları dizin altında veya üstünde tutmaya yarayan lastikli bağ
"Kantin masalarından birine dayardı ve pantalonunu sıvayıp vişne çürüğü jartiyerlerini gösterirdi bizim çeteye."

Kifayet: Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme
"Bu keyfiyet bile, sözlerinizin ne kadar hayal mahsulü olduğunu göstermeğe kifâyet eder sanırım."

Kotra: Çoğunlukla bir direkli, randası olan, ince gövdeli yelkenli
"Kayıkhane'den çıkarılan kotralarla deniz-havuzu dolaşıyorlardı."

Maroken: Fas'ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi
"L biçimi salona döndü, maroken taklidi plâstikle kaplı rahat koltuğuna oturdu; bir düğmeye basarak koltuğu geriye itti."

Meddah: Taklitler yaparak, hoş hikâyeler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı
"Meddahlığı bırak, anlatmaya bak."

Mefhum: Kavram
"Onbinlerin Ricati'nin yazanın Aristophanes mi yoksa Ksenophanes mi olduğunu çözmeye çalışırken Plato'nun aile nazariyesi, Dante'nin devlet mefhumuna karışıyordu."

Menhus: Uğursuz
"Sarayımızın içine sokulmaya cüret eden bu menhus sıcak kanımızı kurutuyor, beynimizin suyunu buharlaştırıyor, kullarımıza istediğimiz gibi hizmet etmemizi engelliyor."

Metamorfoz: Başkalaşma
"Yakın arkadaşı, onun bu metamorfozuna şöylece tarih düşürdü."

Mihaniki: Düşünmeden, ölçülerek değil de yalnızca alışkanlığın verdiği kolaylıkla veya yalnız kasların hareketiyle yapılan (iş, hareket vb.)
"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir."

Muarız: Karşı koyan, karşı çıkan
"Eğer, siyasi ve millî muarızlarıyla uzun seneler mücadele etmek mecburiyetinde kalmayıp da biraz okumaya fırsat bulsaydı..."

Muharrir: Yazar
"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir."

Muhasip: Sayman
"Babası tütün rejisi, muhasipliğinden, on sekiz yıl dört ay yirmi iki gün sonra emekliye ayrılacak olan Hüsnü Bey, annesi de ev kadını Mürüvvet Hanımdı."

Muhayyel: Hayal gücüyle yaratılan, hayal edilen
"Bir yandan da işaret parmağı ile, muhayyel eldivenin boş bıraktığı avuç içi derisini gösteriyordu."

Müellif: Yazar
"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir."
Mülahazat: Düşünceler
"Mülâhazat hanesine yazacaklarımız şimdilik bu kadar."

Münekkit: Eleştirmen
"Pozitif bir bilim olduğu halde münekkitlerce biyokimaya meselelerine gayri kabili tatbik bulunduğu asırlar boyunca iddia edilegelmiş."

Münevver: Aydın
"Senin gibi münevver bir vatandaş olsaydım hiç zahmet çekmezdim vallahi."

Mürüvvet: Bir ailede çocukların doğumu, sünneti, evliliği, iyi bir göreve geçmeleri vb. olaylardan duyulan mutluluk, sevinç
"Müzeyyen Hanım oğlunun mürüvvetini göremedi."

Müstebit: Zorba
"Turgut, pısırık bir baba ve müstebit bir annenin tesirinin ruhunda uyandırdığı hercümerci, çok küçük yaşta farketti."

Müsteşrik: Doğu bilimci
"Eski Mukaddes Roma-Aksaray İmparatorluğunun kurucularından, kadim Osmanlı müverrihlerine göre Turgut Bey, Avrupalı müsteşriklere göre nâmı diğer Dragut'un hayatını yazacağım bilinen ve bilinmeyen taraflarıyla."

Mütehakkim: Zorbalık eden, hükmünü zorla yürüten
"Annesi Mürüvvet Hanım, kocasının aksine, zorba ve mütehakkim bir kadındı."

Mütehayyiz: İtibarlı, mühim
"Turgut'un ileride ne kadar mütehayyiz bir şahsiyeti olacağını anlatmaktan âciz bulunan Lâlegül Sokağı sakinleri, küçük yaşta sokağa düşen Birinci Dragut'a hüsn-ü kabul göstermediler."

Müverrih: Tarihçi
"Eski Mukaddes Roma-Aksaray İmparatorluğunun kurucularından, kadim Osmanlı müverrihlerine göre Turgut Bey, Avrupalı müsteşriklere göre nâmı diğer Dragut'un hayatını yazacağım bilinen ve bilinmeyen taraflarıyla."

Nazariye: Kuram
"Onbinlerin Ricati'nin yazanın Aristophanes mi yoksa Ksenophanes mi olduğunu çözmeye çalışırken Plato'nun aile nazariyesi, Dante'nin devlet mefhumuna karışıyordu."

Putrel: Yapılarda, demir yollarında kullanılan demir kiriş, bağlama
"O kocaman barajın betonuna putrel yerine, tahta parçaları koyuyor boyayıp."

Ropdöşambır: Erkeklerin evin içinde kıyafetlerinin üzerine giydikleri üstlük
"Eski bir ropdöşambr giymişti."

Sabık: Geçen, önceki, eski
"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'."

Sâkıt: Düşen, düşmüş, hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş
"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'."

Serencam: Bir işin, bir olayın sonu, akıbet
"Mağlubiyet hakkındaki hükmü tarihe bırakalım ve serencâma devam edelim."

Şerh: Bir anlatım veya kitabı açıklama, yorumlama. Açık ve ayrıntılı anlatma
"Bu kısım, Selim tarafından, muhalefet şerhi ile imzalanmıştır."

Tahmil: Yükleme
"Turgut'un küçük yaştan beri geliştirdiği ve sonraları arkadaşlarının başına ağır bir yük tahmil eden hususiyetlerinden biri de her şeyi mantıkî neticlerine kadar takip etmek olmuştur."

Tahrif: Bir şeyin aslını bozma, kalem oynatma, değiştirme
"'Tahrif! Tahrif!' diyerek kalktı."

Tamim: Genelge, sirküler
"Okullara bir tamim gönderilerek, bazı kitapların kitaplıklardan çıkarılması istendi."

Tavzih etmek: Açıklamak, aydınlatmak
"Sayın delege iltifat buyuruyorlar. Sözlerini tavzih etsinler."

Tekemmül: Olgunlaşma, yetkinleşme
"Diğer sanıklar hakkındaki dosyaların tekemmülüne ve duruşmaların ileri bir tarihe bırakılmasına karar verildi."

Teksir etmek: Yazıyı çoğaltmak
"Turgut'un teksir edilerek elden ele dolaşan kitabındaki bazı adların üzerinde duruldu."

Tekzip etmek: Yalanlamak, doğru olmadığını açıklamak
"Aynı sütunlarda, aynı punda, aynı katrat ve ayhnı ifadeyle tekzip ederim. Beyanınız hilâf-ı hakikattir. Mahsulünüz garibe-i hilkattır."

Telakki: Anlayış
"Evet beyler! İştirakiyun mezhebinden de yıkıcı olan bu telâkkiyi aramıza sokan Turgut'tur."

Temayül: Bir tarafa eğilme, meyletme, eğilim
"Saniyen, bir referandum yapılarak buradaki delegelerin umumi temayüllerinin öğrenilmesinde sayılamayacak faydalar mülâhaza ediyoruz."

Tesviye etmek: Düzlemek
"Talim alanı, ağaçsız bir tepenin altında, becereksizce tesviye edilmiş bir yolla çevrelenmiş ve tozsuzdu."

Uzviyet: Organizma
"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir."

comments powered by Disqus