huzursuzluk
12.03.2020

Huzursuzluk – Zülfü Livaneli

künye

huzursuzluk thumbnail
Adı
Huzursuzluk
Yazar
Zülfü Livaneli
Türü
Roman
Anlatım Tarzı
Gerçekçi
Anlatım Yönü
Olay betimlemeleri
İlk Basım Yılı
2017
Sayfa Sayısı
160
Kitle Yaş Aralığı
20+
Ort. Okunma Süresi
3 saat
Doğruluk
Yalınlık
Duruluk
Sadelik
Akıcılık
Açıklık
Yoğunluk
Özlülük
Özgünlük
Doğallık
Kalıcılık
Etkileyicilik
Genel Ortalama

Ömer Zülfü Livanelioğlu, 20 Haziran 1946'da Konya'nın Ilgın ilçesinde dünyaya geldi. Livanelioğlu ailesinin büyük dedeleri Ömer Efendi 93 Harbi’nde Artvin’in Ermeni ve Rus işgaline uğraması üzerine Erzurum’a gelerek Ahmet Muhtar Paşa’nın ordusuna katılmıştır.

Ömer Efendi Harput Redif Taburu’na mülazım rütbesiyle atanır. Daha sonra burada çıkan çatışmada şehit düşer. Ömer Efendi’nin tek oğlu olan Zülfü Efendi, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sorgu hakimi olarak görev yapar. Soyadı Kanunu çıktığında, babasının geldiği Artvin/Yusufeli/Livane Sancağı'na izafeten Livanelioğlu soyadını alır. Zülfü Efendi’nin oğullarından üçü de hakim olmuştur. En büyükleri ve Zülfü Livaneli'nin babası olan Mustafa Sabri Livanelioğlu, Yargıtay Başkanvekilliği’ne kadar yükselmiştir.

"Arafatta bir çocuk", "Geçmişten Geleceğe Türküler", "Sis", "Orta Zekalılar Cenneti", "Diktatör ile Palyaço", "Sosyalizm öldü mü", "Engereğin Gözündeki Kamaşma" ve "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" ve "Mutluluk" ve Leyla'nın Evi, Sevdalim Hayat, Son Ada ve Sanat Uzun, Hayat Kisa, Serenad, Kardeşimin Hikayesi kitaplarının yazarı olan Livaneli, uluslararası kültür çevrelerinde tanınmakta ve saygı görmektedir.

Kitabın Konusu

İstanbul'un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin'in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin'e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer.

Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz… Ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.

Mardinli Hüseyin ile IŞİD zulmünü misliyle yaşamış Ezidi kızı Meleknaz’ın ve kelamın çocuklarının hikâyesi... Livaneli okuru, sevda ile acının iç içe geçtiği bir Ortadoğu gerçeğiyle buluşturuyor.

Kitap Eleştirisi

2017 yılında yayınlanan ve büyük ses getiren bu kitap Mardinli bir gencin Suriyeli bir kıza olan tutkulu aşkını anlatmaktadır. Bu aşk yüzünden Mardin’deki aşırı dini gruplar tarafından ölüm tehdidi almakta ve Amerika’ya yerleşmek zorunda kalmaktadır.

Kitabın dilinin oldukça yalın olması okuyucuyu rahatsız etmemekte, anlatılmak istenen mesaj doğrudan verilebilmektedir. Bu bakımdan oldukça akıcı bir kitap.

Konunun sade bir biçimde anlatılması, gereksiz ve uzun betimlemelere girilmemesi kitabın sıkıcı olmamasını sağlamakta. Yalın ve süslü anlatımın olmaması ise sürükleyiciliği artırmakta.

Roman Kahramanları

Adviye Hanım Teyze: (s16) Hüseyin’in annesi
Aslı: (s69) İbrahim’in karısı
Aysel: (s10) Hüseyin’in kız kardeşi
Cemal Hoca: (s16) Hüseyin’in öğretmeni
Emmanuel: (s24) İbrahim’in Süryani okul arkadaşı
Fikret: (s14) Hüseyin’in arkadaşı
Fuat Amca: (s37) Mehmet’in babası
Gabriel: (s45) Süryani Rahibi
Hakan: (s61) İbrahim’in fotoğrafçı iş arkadaşı
Hüseyin Yılmaz: (s10) Meleknaz’a aşık olan romanın başkahramanı
İbrahim: (s24) Romanı anlatan karakter. Hüseyin’in çocukluk arkadaşı
Mehmet: (s14) Hüseyin’in arkadaşı
Muharrem: (s26) Hüseyin’in arkadaşı
Münir: (s14) Hüseyin’in arkadaşı
Nihal: (s127) İbrahim’in gazeteci iş arkadaşı
Nergis: (s83) Zilan’ın sekiz yaşındaki kardeşi
Recep: (s12) Başkomiser
Raif: (s14) Hüseyin’in arkadaşı
Safiye: (s27) Hüseyin’in nişanlısı
Seyda: (s77) Şeyh
Tevhide Bacı: (s32) Büyücü kadın
Zilan: (s83) Meleknaz’ın arkadaşı

Yazınsal Sözcükler ve Deyimler

Haspa: Kızlara, kadınlara şaka veya alay yollu söylenen bir söz
"Aysel, haspada öyle bir tavır vardı ki, diye anlattı, sanki eve girerek bize iyilik yapıyordu, ne yüzümüze baktı, ne gülümsedi, ne merhaba dedi, öyle yaban yaban durdu."

Eprimek: Bozulmak, ekşiyip çürümek
"Oysa üstünde, hayır olsun diye birilerinin vermiş olduğu eprimiş gri bir pardösü var."

Formika: Fenol formol reçinesine batırılmış ve yüzeyi yapay reçine ile kaplanmış birkaç kat kâğıttan oluşan ve çoğu marangozlukta kullanılan bir tür madde
"Bir şeyler ikram etme çabalarına aldırmadan her pazar saat üçte o formika masalı pastaneye gitmeye devam ettim."

comments powered by Disqus