değirmenimden mektuplar
12.11.2017

Değirmenimden Mektuplar - Alphonse Daudet

künye

değirmenimden mektuplar thumbnail
Adı
Değirmenimden Mektuplar
Yazar
Alphonse Daudet
Türü
Öykü
Anlatım Tarzı
Kurgusal
Anlatım Yönü
Durum betimlemeleri
Orijinal Dil
Fransızca
Orijinal Adı
Lettres du Mon Moulin
İlk Basım Yılı
1869
Çevirmen
Sabri Esat SİYAVUŞGİL
Sayfa Sayısı
192
Kitle Yaş Aralığı
20+
Ort. Okunma Süresi
3 saat
Doğruluk
Yalınlık
Duruluk
Sadelik
Akıcılık
Açıklık
Yoğunluk
Özlülük
Özgünlük
Doğallık
Kalıcılık
Etkileyicilik
Genel Ortalama

Alphonse Daudet 1840 yılında Fransa'da doğmuştur.

Naturalizm akımının temsilcisidir. Sapho, Değirmenimden Mektuplar eserleriyle ünlüdür. Ayrıca Jack diye ünlü bir dünya klasiği vardır. İyi bir eğitim aldıktan sonra Alais Koleji'nde "etüt denetleyicisi" olarak görev yaptı. Edebiyat alanında çalışmalar yapmak üzere Paris'e gitti. İlk defa "Les Amoureuses (Aşık Kadınlar)" (1858) adlı şiir kitabıyla tanındı. Değirmenimden Mektuplar kitabıyla adını dünyaya duyurmayı başardı.

Alphonse Daudet, Nimes'de bir tüccar ailenin çocuğuydu. Oldukça avare bir gençlik döneminden sonra ailenin iflâsı üzerine on beş yaşında öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Paris'te kendi halinde bir gazeteci olan ağabeyi Ernest'in yanına gitti. Ertesi yıl (1858), yayımladığı bir şiir derlemesinde Aşık Kadınlar, onu edebiyat çevrelerine tanıttı. Asıl başarıya, güneydeki gençliğinin ve başkente gelişinin hikâyesi olan Küçük Şey (1868) ve özellikle Provence yöresini sade bir dille canlandıran eğlendirici masallar derlemesi olan Değirmenimden Mektuplar (1869) ile kavuştu. Taraskon'lu Tartarin, Tartarin Alpler'de, Taraskon Savunması ve Taraskon Limanı ile, Daudet muziplik ve canlılık dolu bir küçük taşra dünyası yaratmıştır. Böylelikle, karikatüre yakın gülünç bir güney folklorunun doğmasına katkıda bulunmuş oldu. Alfonse Daudet daha sonra 1897 senesinde öldü.

Değirmenimden Mektuplar adlı kitabı Fransız edebiyatının ilk romanı olarak kabul edilir.

Kitabın Konusu

Alphonse Daudet, Paris'ten uzak bir köyde bir değirmen kiralar ve burada yaşamaya başlar. Değirmendeki hayatı boyunca edindiği öyküleri anlatmaya başlar. Öykülerini mektup olarak Paris'e gönderir.

Kitabı Sabri Esat Siyavuşgil'in muhteşem çevirisi ile okuyabilirsiniz.

Kitap Eleştirisi

Masalsı bir anlatıma sahip Değirmenimden Mektuplar kitabı okuyucuyu sıkmayan sade ve basit bir anlatıma sahip.

Her bir öykü, her bir mektup ayrı birer hikâyeyi anlatıyor. Bunlar kimi zaman gerçekçi kimi zamanda masalsı. Ama çoğunlukla masalsı bir anlatım tercih edilmiş.

Anlatımda süslü cümleler yerine açık ve sade kelimeler tercih edilmiş. Günümüz Türkçesinde yer almayan kelimelerin çevirisi ise dipnot olarak okuyucuya sunulmuş.

Fransız edebiyatının bu ilk romanını okumak isteyenler için güzel bir kitap Değirmenimden Mektuplar.

Şimdiden keyifli okumalar!

Roman Kahramanları

Alphonse Daudet: (s3) Yazar, şair
Bixiou: (s99) İhtiyar adam
Blanquette: (s23) Seguin'in keçisinin adı
Calendal: (s177) Balıkçı
Cornille Usta: (s14) İhtiyar değirmenci
Esteve: (s36) Jan'ın babası
Francet Mamai: (s4) İhtiyar şifreci
Garrigou: (s121) Peder
Gaspard Mitifio: (s3) Rençber
Gouget François: (s190) Alay trampetçisi
Honorat Grapazi: (s3) Noter
Jan: (s36) Yirmi yaşlarında genç çocuk
Lionetti: (s62) Gemi kaptanı
Lorraine: (s93) Asker
Mammette: (s86) Maurice'nin annesi
Martin: (s75) Rahip
Maurice: (s86) Paris'de yaşayan adam
Mistral: (s114) Şair
Norade: (s29) İhtiyar kadın
Palombo: (s71) Gemi yolcusu
Pierre Gringoire: (s21) Şair
Pistolet: (bkz. Gouget François)
Stéphanette: (s29) Matmazel
Seyyid Ömer: (s145) Dükkan sahibi
Tchéco: (s56) Alphonse Daudet'in arkadaşı
Tistet Védene: (s45) Sokak çocuğu
Vivette: (s14) Cornille Usta'nın on beş yaşındaki kız torunu

Yazınsal Sözcükler ve Deyimler

Arduvaz: Kayağan taş
"İnsan dışarıdan bakınca, arduvaz örtülü çatısı ve üstünde dalgalanan Fransız bayrağı ile burasını bir köy belediye dairesi zanneder."

Çıfıt: Hileci, düzenbaz
"Çıfıt, kollarını açarak, dizüstü çöküveriyor."

Diba: Altın ve gümüş işlemeli bir tür ipek kumaş
"Tentene hotozları ile dibalar giymiş güzel hanımlar, tepeden tırnağa sırmalar içinde asilzadeler, tıpkı dedelerimizin giydiği gibi iri çiçekli setreleriyle köylüler..."

Didon: Halkın İstanbul'daki yabancılara, özellikle Fransızlara verdiği ad, didona. Züppe
"Baygın gözleri, küçük zabitlerinki gibi didon sakallı, pırıl pırıl ayakları, çizgili boynuzları, üstünde harmani gibi uzun, beyaz tüyleri ile o kadar güzeldi ki!"

Fiskos: Başkalarının duyamayacağı biçimde gizli ve alçak sesle konuşma
"Küçük mavililer, birbirlerini dürterek fiskosa başladılar."

Harmani: Bütün vücudu saran, kolsuz ve bazen kukuletalı bir tür üst giysisi
"Baygın gözleri, küçük zabitlerinki gibi didon sakallı, pırıl pırıl ayakları, çizgili boynuzları, üstünde harmani gibi uzun, beyaz tüyleri ile o kadar güzeldi ki!"

Hırpani: Perişan, derbeder
"Kalemin önündeki avlu, hırpani kıyafetli Araplarla tıklım tıklım."

İntihap: Seçim
"Fonvieille belediye intihaplarında, farandole dansını o idare etti."

İskarpin: Ökçeli, konçsuz ayakkabı
"En güzel elbiselerimi, beyaz kakım kürkü mantomla kadife iskarpinlerimi getirsinler! dedi."

Kakım: Sansargillerden, yazın esmer kırmızı, kışın beyaz renkli kürkü değerli, etçil hayvan
"En güzel elbiselerimi, beyaz kakım kürkü mantomla kadife iskarpinlerimi getirsinler! dedi."

Menhus: Uğursuz
"Kendisini hâlâ, aşağıda ahalinin kahkalarıyla, o menhus sahanlıkta dört dönüyor zannediyordu."

Methal: Bir yapının giriş yeri, giriş, antre
"Tezgâhların aydınlık camekânında seçkin ve süslü görünürler; hapishanelerle hastanelerin kapılarında, bisküvi paketleri ile elma yığınlarına karışırlar, baloların, pazar günü tiyatro ve eğlence yerlerinin methalinde bulunurlar."

Meftun: Vurgun, tutkun
"... bir şişe açtırır ve bağına meftun meftun bakarak, yudum yudum içerdi."

Muharrirlik: Yazarlık
"Sana Paris'in tanınmış bir gazetesinde fıkra muharrirliği teklif ediyorlar da, sen bunu reddetmeye kalkışıyorsun!"

Mütefekkir: Düşünür, filozof
"Beni görünce şaşıranlardan birisi de, yirmi seneden beri değirmende oturan, birinci katın kiracısı, mütefekkir tavırlı, ihtiyar ve korkunç bir baykuş oldu."

Perva: Korku
"Çünkü Blanquette'in hiçbir şeyden pervası yoktu."

Pörtük pörtük: Soğuğun etkisiyle buruşuk buruşuk olmuş
"Bir iki defa, yatağına yaklaştığım zaman, zavallı beni tanıdı ve teşekkür etmek için, zahmetle elini, o pörtük pörtük ve ateşten çıkardığımız tuğlalar gibi hummalar içinde yanan elini uzattı..."

Sahtiyan: Tabaklanarak boyanmış ve cilalanmış genellikle keçi derisi
"Kaymakam cenapları, bu müstesna günün yüzü suyu hürmetine, işlemeli cici frakını, silindir şapkasını, kenan sırma zırhlı daracık pantolonunu giymiş, sedef kabzalı merasim kılıcını takmış, dizleri üzerine yerleştirdiği nakışlı sahtiyandan kocaman bir çantaya kederli kederli bakıyor."

Şimşir: Şimşirgillerden, yaprakları her mevsimde yeşil kalan, taşlık, çorak bölgelerde kendiliğinden yetişen veya bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, odunu sarımsı renkli ve çok sert olan bir ağaççık
"Bulunduğum yerden, nurlu bir ihtiyarın, iki yanı şimşir dikili bahçe yollarında, asude bir eda ile tin tin dolaştığını görüyordum."

Tecessüs: Belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma
"Azis Pierre efendim, siz ki cennetin defterikebiri ile anahtarına sahipsiniz, fazla tecessüs olmasın, ama bana burada kaç Cucugnanlı bulunduğunu lütfen söyler misiniz?"

Yaba: Harman savurmakta kullanılan, çatal biçiminde, tahtadan tarım aracı
"Camarguelı birisi, bir çobana yaba salladı diye Nîmes'deki sorgu hâkiminin huzuruna çağrıldığını ve oradan döndüğünü anlatıyordu."

comments powered by Disqus